kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Süleyman Demirel

Vaatler dünyasında bir damlayız

Sami Tosun
Seçim zamanı yaklaşırken siyasilerin seçim vaatleri de aldı başını gidiyor. "ÖSS kalkacak", "Mazot 1 YTL olacak," sloganlarıyla kuşatılmışken, geçmişte bize vaat edilenlere göz atmak istedik.....
Efendim, bendeniz hep politikadan uzak durmuşumdur; kısaca bana 'apolitik' de diyebilirsiniz. Uzun çözümlemeleri, analizleri tercih ettim, entelektüel kapasite gerektiren şeyler yapmaya çalıştım. Lakin müdürümüz, "Sami, şu politikacıların vaatlerini yazsana," deyince ne çözümleme kaldı, ne derinlemesine tahlil. (Bu arada, analizçözümleme- tahlil üçlemesinin aynı şeyler olduğunu biliyordunuz da ses çıkarmıyordunuz, değil mi ey bilinçli okur!? Ya da bu benim özgüvensizliğimle mi ilgili, ey hain okur!?) Uzatmadan başlamak ve ruhumu kurtarmak istiyorum: Yaşım belli olacak ama, çocukluğum Erbakan Hoca'nın 'ağır sanayi hamlesi' vaatleriyle geçti. Ağır sanayiden çıkara çıkara pancar motoru çıkaran sayın hocamız, dönemin GırGır dergisinde acayip bir biçimde kafaya alındı: Evet, GırGır'ın bir sayısının kapağına lazımlığa oturtulmuş kocaman bir King Kong karikatürü konmuştu. Kong Abi temsili ağır sanayi kuvvetleri olarak tasvir edildiydi, lazımlığın üzerine 'ağır sanayi' yazılarak olay bitirildiydi. Mazotla çalışan pancar motor ise tarihsel bir fenomen haline geldi; esas olarak 11.5 beygir gücüyle hâlâ balıkçı teknelerine hizmet ediyor olsa da, manivelalı çalıştırma sistemiyle beni dalgalar arasında hayli uğraştırdı, belirtmeden geçemeyeceğim. İşte Necmettin Bey, hâlâ seçim propagandasında aynı pancar motorundan söz etmektedir... Çocukluğumdan hatırladığım bir başka vaatçi, Süleyman Demirel'dir. Fakat, tüm yaşıtlarım, hatta ebeveynlerimiz bile, Süleyman Bey'in 'genel' vaatlerini bilmekle beraber, tam olarak ne vaat ettiğini hatırlayamayız. Belgesel seyredenler bilir; bazı kurbağa türleri, önce avını salgıladığı bir tür sıvıyla uyuşturup, kendine teslim olması için uyuştururmuş. Bizim milli durumumuz da böyle. Süleyman Bey bizi çeşitli vaatlerle kendisine bağlamıştır, fakat biz o vaatleri unutmuş ve 10 yıllar boyu hipnoz olmuş gibi değerli büyüğümüzün şapkasına -ayıptır söylemesimal gibi bakmışızdır. Ortada bir pancar motoru bile yoktur. Hatta o şapkadan çıkan bir tavşan bile bulunmamaktadır. Ama Süleyman Bey bir gerçektir ve günümüzde de mevcuttur...

HER EVE BÜLENT ERSOY
Merhum Ecevit ise, toprak reformu vaat etmiştir ve biz hâlâ evlerimizdeki saksılarda bulunan ve naylon torbalarda satılmakta olan zengin humuslu topraklara bakarak avunmaktayızdır... Kim ne derse desin, politikacı kökenli olmamakla beraber, vaatlerini yerine getiren tek devlet adamı Kenan Evren paşamızdır. 'Huzur ve güven ortamı' vaat etmiştir ve dediği olmuştur. Bana böyle şeylerle gelmeyin! Evet, olabilir, herkesi cezaevine atmış olması da mümkündür. Fakat, hele bir söyleyin: Huzur ve güven ortamı tesis edilmiş midir, edilmemiş midir? Rahat! 12 Eylül sonrasında vaat olayı da hızlandı tabii. Turgut Özal'ı da zaten öyle tanıdık. "Köprüyü satacağım," diyordu. Merhum Necdet Calp'i de öyle tanıdık, "Sattırmam!" diye bağırıyordu. Arada, Kenan Paşa'nın horozlu partisi kaynadı gitti. Köprüye dair hiçbir şey demiyordu çünkü. Hatta o genel olarak bir şeyler söyleyemiyordu. Neyse işte, köprü hemen satıldı zaten; devlet tahvili mi, bono mu, ne yaptılarsa artık, yapıldı. Meğer işin başındaymışız... Bir ara, 'Limon gibi sıkılmak istemiyoruz' sloganıyla oy patlaması yapan 'aslan sosyaldemokrat İnönü'ye rağmen, herkese gani gani anahtar vaat eden bir Tansu Hanım ortaya çıktı. Kendisi bir sürü anahtar sahibi oldu da. Gelgelelim, bütün o anahtarlar validesinin çıkınından çıktığı için, 'sosyal' bir muhteva kazanamadı. Ama mesele bu da değil, Tansu Hanım, malumunuz, dili sürçen bir insandı. Vaat verirken, "Sağı aynı çete altında birleştireceğim!" gibi tuhaf laflar da ağzından çıkabiliyordu. Erzurum'u 'serhat şehri' ilan ederken ya da posta memurlarına 'Merhaba asker!' diye hitap ederken rastladığımız Tansu Çiller, günümüzde siyasetle uğraşsa, "Mazota kurşun sıkan da şereflidir," der, memlekette bir sürü benzin istasyonunun patlamasına sebep olabilirdi. Hakikaten, şu mazot ne acayip bir sıvı, değil mi? Memleketteki bütün siyasi parti başkanları, sanki mazotla çalışıyorlarmış gibi, fiyat kırmaya başladılar. Ama hakkını teslim edelim, Cem Uzan şu vaat işlerinde rekora koşuyor: ÖSS'yi kaldıracakmış mesela. Arkasından teneke bağlayıp, "Hamilelik üç aya inecek Cem Uzan," deseler de, beyaz gömleğe bakıp, 'Belki de olur,' diye düşünenlerin varlığından eminim. Hatta şu anda aklıma birkaç vaat daha geldi, 'Ihlamurlar Altında hiç bitmeyecek!', 'Her bebeğe Atlas Bebek denecek ve hamile hanımlara promosyon olarak birer Gülben Ergen verilecek!' diye çaresiz ev kadınlarının oyları hedeflenebilir! Her eve, aile içi anlaşmazlıkları çözmek üzere birer Bülent Ersoy'un tahsis edilmesi de ayrı bir güzelliktir mesela. Bu işlere İbrahim Tatlıses'in bakması gerekir. Evet, delirdim... Ben aslında hep böyle bir atmosfer özlemiştim. Solun sağa girdiği, sağın kol hizası alıp soldan saydığı, merkezde güneşlenen develerin çöl sıcaklarına direndiği, aslan gibi sosyal demokrat bir ortam! Bu sıcakta ne vaat etseniz, düz ovada ayran kıvamına tekabül edecektir ki, siz gerisini hiiiiç düşünmeyin. Kubbelerimiz miğferdir alimallah!
Haberin fotoğrafları