Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararının bir faydası oldu: Bağımsız ve tarafsız yargının demokratik rejim için hayati önemi kamuoyunun gündemine girdi. Daha doğrusu, bugüne kadar siyasilerin, hukukçuların ve sivil toplum örgütlerinin seslendirdikleri yargı ve hukuk reformu ihtiyacı, kitlesel bir talebe, çıtası giderek daha da yükselen bir beklentiye dönüştü. Örneğin "Yargının bağımsızlığı"nın tek başına yeterli olmadığı, "Yargının devletten de bağımsızlaştırılması" gerektiği vurgulanmaya başladı.
İşte
bu yoğun tartışma ortamında Anayasa Mahkemesi önümüzdeki hafta iki düğümü daha çözecek. 1- Cumhurbaşkanı Sezer ile CHP'nin Anayasa değişikliği paketinin iptali istemini sonuçlandıracak.
2- Tülay Tuğcu'nun yaş haddinden emekliye ayrılması nedeniyle boşalan Anayasa Mahkemesi Başkanlığı için seçim yapacak.
Birinci maddenin sonucunu şimdiden kestirmek mümkün: Yüksek Mahkeme büyük olasılıkla cumhurbaşkanını halkın seçmesini ve genel seçimlerin 5 yerine 4 yılda bir yapılmasını öngören paketi iptal edecek. Bu kanımızı bir dizi sağlam ipucuna dayandırıyoruz: Öncelikle 367 kararıyla çelişmemek için bu sonuca varabilir. Çünkü paketin ilk maddesi karar yeter sayısı olan 367'nin altında oyla (366 kabul oyuyla) geçti. İkincisi, cumhurbaşkanını seçemediği için kendiliğinden feshedilmiş sayılması gereken Meclis'in yasama görevini sürdürmesini Anayasa'ya aykırı bulabilir. Ve nihayet Anayasa Mahkemesi eski Başkanı olan Cumhurbaşkanı'nın iptal başvurusundaki gerekçelere Anayasa Mahkemesi'nin katılmaması gibi bir duruma yol açmak istenmeyebilir.
(Not:
Galiba "Beterin beteri var" diyerek, hiç değilse erken seçim kararının yürürlükte kalmasına şükretmemiz gerekiyor. Çünkü kimi hukukçulara göre, cumhurbaşkanını seçemediği için feshedilmesi ve derhal yenilenmesi gereken Meclis tarafından çıkarıldığı için o yasa da Anayasa'ya aykırı! Cumhurbaşkanı Sezer'in onu da Anayasa Mahkemesi'ne götürmesi halinde, kesin iptal edileceği öne sürülüyor. Hem de "Yürütmeyi durdurma" kararıyla birlikte!)
Talkın ve salkım örneği İkinci maddeye, Anayasa Mahkemesi Başkanı seçimine gelince... İşte onun sonucunu çok merak ediyoruz. Anayasa'nın 146'ncı maddesine göre, "Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayısının salt çoğunluğu ile 4 yıl için bir başkan ve bir başkanvekili seçer."
367 kararını "Uzlaşma" gerekçesine dayandıran yüksek yargıçlarımız iki yıl önceki seçimde nedense bu kriteri kendilerine uygulayamadılar. 11 üyeden 5'inin başkanlık için yarıştığı seçim 59 tur sürdü. Hem de ne kulislerle. Ne ince hesaplarla... Adalet eski Bakanı Cemil Çiçek geçenlerde o kulisleri çok güzel anlattı: "Biz merdiven boşluğunda başkalarından arta kalan alanda siyaset yapıyoruz. Mesela yargının kendi içinde de siyaset var. Bunu özellikle yüksek yargıdaki seçimlerde görürsünüz. 'Siyaseti belki de burada öğrenmek lazımdır' şeklinde bir söz latife olarak da söylenir."
Uzatmayalım, 11 üye sonunda 4 yıllık görev süresini dolduramayacak, yani koltuğu kısa sürede boşaltacak bir isimi seçip kozlarını paylaşmayı bir dönem ertelediler. İşte o günler geldi. Ve yüksek yargıda kulisler yeniden hareketlendi.
Bakalım Anayasa Mahkemesi yargıçları bu kez -
nitelikli çoğunluktan vazgeçtik- salt çoğunluğu sağlayacak uzlaşmaya kaçıncı turda varabilecekler? Yüksek ve de ince siyaset kolay mı!
Yayın tarihi: 30 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/30//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.