MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) IMF programından "Yumuşak çıkış" ve yeni bir ekonomik program hazırlama zamanı geldiğini savunduğu "Ekonomik Görünüm Raporu"nda özelleştirme politikaları konusunda önemli bir uyarıda bulundu: "Özelleştirmelerde 'Parayı veren düdüğü çalar' yaklaşımı her sektör için geçerli değil. Enerji başta olmak üzere, stratejik bazı sektörlerde uygun şartnamelerle yerliyabancı konsorsiyumlarının oluşturulmasına önem verilmeli."
Bu uyarı,
yeni bir ekonomik programın yanı sıra yeni bir ekonomi stratejisinin de düşünülmesi gerektiği anlamına geliyor. Hiç de yanlış bir yaklaşım değil. Çünkü dünyanın en güçlü ülkeleri bile ekonomilerinin "Kilit" sektörlerinde yabancı sermaye payını sınırlandırmak için önlem üstüne önlem alıyorlar.
Örneğin
Almanya'da yabancıların ulusal şirketleri satın alma operasyonlarını değerlendirecek bir kurul oluştruluyor. "Financial Times" Merkel hükümetinin Alman bankacılık sektöründe yabancı payının artmasını "Ulusal güvenlik için kaygı verici" görmeye başlaması nedeniyle bu kararın alındığını belirtti.
ABD'den Rusya'ya Almanya'ya esin kaynağı olan
ABD'deki "Yabancı Yatırımlar Komitesi" Amerikan şirketlerinin yabancılara satışlarını inceliyor ve sakıncalı gördüklerine izin vermiyor. Komite geçtiğimiz yıl bazı limanların işletme hakkının bir Dubai şirketine, yedinci büyük petrol grubu "Unocal'ı da Çinli "Cnooc" şirketine satışına izin vermedi. Zaten o "Yeşil ışık" yaksa Kongre engelleyecekti. Temsilciler Meclisi "Unocal"ın Çin şirketi denetimine geçmesinin ulusal güvenliği tehdit edeceğine ilişkin bir karar tasarısını 15'e karşı 398 oyla kabul etmişti!
Aynı şekilde
Fransa da "Ekonomik yurtseverlik" adını verdiği bir politika çerçevesinde "Stratejik" diye nitelediği bazı sektörleri yabancı sermayeye kapattı. Dahası bu ülkede özellikle Amerikalı yatırım fonlarına karşı giderek güçlenen bir toplumsal muhalefet başladı. Nedeni satın aldıkları şirketlerde verimliliği artırmak adına ilk iş olarak personel tasarrufuna gitmeleri, istihdamı neredeyse yarı yarıya azaltmaları.
Çok daha yakın örnekler var:
Venezuela geçen hafta Amerikan, İngiliz, Fransız, Norveç petrol şirketlerine hisselerini devlete devretmelerini zorla kabul ettirdi. Özellikle petrol ve gaz üretimi sektöründe yeniden millileştirme ve kamulaştırma politikalarını iyice hızlandıran
Rusya yine geçen hafta İngiliz BP grubunun Doğu Sibirya'daki Irkutsk bölgesindeki doğal gaz yatakları işletme lisansını satın alıp Gazprom'a verdi. Yabancı düşmanlığı değil Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.
İtalya otoyolların özelleştirilmesi ihalesine AB'de kader birliği yaptığı İspanya'yı sokmadı ; gerisini varın siz düşünün...
Devletleri bu önlemleri almaya yönelten tek neden var: Küreselleşmenin ulusal ekonomiler için istikrarsızlık unsuru haline gelmeye başlaması.
Bu konulara kafa yoran Güngör Uras geçenlerde bir döküm yaptı: Bankacılık sektörünün yüzde 42'si, sigortacılığın yüzde 40'si, Borsa'daki hisse senetlerinin yüzde 70'i, perakendeciliğin yüzde 30'u yabancı denetimine geçti.
MÜSİAD'ın dün vurguladığı gibi, Türkiye'nin de hiç değilse stratejik sektörlere yabancı sermaye girişini engelleyici değil ama düzenleyici önlemler alması gerekiyor. Tabii iş işten geçmediyse...
Yayın tarihi: 29 Haziran 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/29//haber,BA63C9F62BA8457F8D1F1A48DB3A35F0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.