Türkiye 11 Eylül'ün getirdiği dalgaya bugüne kadar kapılmadı! Bu bir ikilem dalgasıydı.
11 Eylül'le birlikte dünya
güvenlikdemokrasi ikilemine sürüklendi. Dünya, Amerika'dan başlayarak, dalga dalga güvenliği ve güvenlik unsurlarını demokrasinin ve demokratik güçlerin önüne geçiren bir politikayı kabule zorlandı.
Şimdi Türkiye ...
Oysa o meşum 1 Mart tezkeresini durdurarak anlamsız darboğazlara hapsetmedi kendisini Türkiye . Bu, bundan sonra da sürdürülebilirse yakın tarihin en önemli dönüm noktalarından birisidir ve sadece dış politikayı değil iç politikayı da doğrudan etkilemiştir.
Ama şimdi öyle anlaşılıyor ki, Türkiye bir daha aynı batağa çekilmeye çalışılıyor. Büyük PKK belası etkinliğini artırdıkça Türkiye'de onunla baş edebilmek için yeni arayışlara sürükleniyor. Dikkat çekici olanı işlerin gelip Kuzey Irak, sınır ötesi müdahale noktasında düğümlenmesi. Bu gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bilmeyiz; fakat şurası açık ki, eğer silahlı ve dış politika içerikli bir pozisyon ortaya çıkarsa Türkiye de aynı ikileme sürüklenmiş, siviller askerlere, demokrasi güvenliğe, Türkiye Amerika'ya yenik düşmüş demektir. 11 Eylül küreselleşmesi ...
11 Eylül sadece Amerika'da patlayan bomba ve Amerika'nın Afganistan'a saldırısı değildir.
11 Eylül daha önce 'yeni dünya düzeni' denen, Batı merkezli ve Amerika güdümlü bir kapitalizmin küresel etkinliği şeklinde açıklanabilecek hamlenin yeni evresidir. Şöyle açıklayalım.
Küreselleşme dünyada ilk kez başlamıyor.
Kapitalizmin tarih içinde gerçekleştirdiği büyük sıçrama hamlelerinin her birisi bir küreselleşme dönemidir. Mesela, 19. yüzyıl sanayi devrimi ve hemen onunla iç içe geçmiş olan ikinci sömürgeleştirme açılımı bir küreselleşme hamlesidir. (Birinci sömürgeleştirme dönemi keşifler çağı ve burjuvazinin gelişmesiyle birlikte oluşur.) Her kürselleşme çıkışı bir sömürgeleştirme dönemi doğurur.
Küreselleşmenin demokrasisi 20. yüzyılın sonunda gerçekleşen küreselleşme de bu genel çizgiden bağımsız değildir. Bu küreselleşmenin daha demokratik bir içerik veya niyet taşıdığından söz edilebilir. Ama daha önceki küreselleşme dönemleri de benzeri adımlar atmıştır. Hindistan'ın sömürgeleştirilmesi aynı zamanda oraya, asgari düzeyde de olsa, insan hakları düzenlemelerinin 'götürülmesi'dir. Benzeri bir şeyle Tanzimat dönemi Osmanlı İmparatorluğu yüz yüze gelmiştir.
11 Eylül, bu anlamda, o güne kadar patlama noktasına erişmiş olan küreselleşmenin kendisine yeni sömürgeler arayışıdır . Bu girişim bir dayanak noktası gerektiriyordu. O dayanak noktası Saddam adı etrafında ama güvenlik öncelikli bir bakış açısıyla oluşturuldu. ABD, Saddam'ın bir '
güvenlik tehdidi' olduğunu öne sürdü ve müdahale etti. Yani, bir kez daha güvenlik demokrasinin önüne geçirildi. Bu da 11 Eylül ideolojisinin hakimiyetidir. Yani, demokrasi görüntüsü ve talebi kılıfına sarılı bir güvenlik anlayışı.
Başa dönemlim: Türkiye bir süredir hep bu tartışmaya çekiliyor. Güvenlik vurgulu bir siyaset aranıyor Türkiye'ye. Ama unutmamak gerekir ki, o adım bir kez atıldı mı, yani cin şişeden çıktı mı, bir daha geri dönmüyor.
Üstelik, o cinler Alaaddin'in sihirli lambasından çıkan cinlerden de değil!
Yayın tarihi: 28 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/28//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.