Santorini Adası için masal gibi diyorlar...
Doğru, Santorini gerçekten masal gibi bir ada... Başı, sonu diğerlerine benzeyen üstelik son derece kötü anlatılan bir masal bu... Bu adanın tarihi Milat'tan önce 3000'lere ve Girit merkezli Minos uygarlığına kadar gidiyor.
Hem Ada hem de Minoslular için belirleyici olan tarihse Milat'tan önce 1450'ler.
Volkanik bir patlama Ada'nın kalbini sular altında bırakıyor ve geriye 3 parçalı bir yapı kalıyor.
İşte yaklaşık 3450 yıl sonra Santorini'yi bir masal haline getiren coğrafi şartların özeti bu...
Santorini'
yi kötü anlatılan bir masala benzetmemin sebebi basit.
Turist sayısı yerel halktan daha fazla olan bir adada hizmet sektörünün gelişmiş olması gerekir ama durum bunun tam aksi.
Metrekareye düşen İngiliz turist sayısının oldukça fazla olduğu bir adada, yıldızı en bol tesislerde bile doğru düzgün İngilizce konuşanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Esnaf doymuş. Havaalanına gidebilmek için taksicilere yalvaran bir sürü turist gördüm. Bizde duraklarda taksiler müşteri bekler, buradaysa müşteriler taksi bekliyor.
Tıpkı bizdeki gibi buranın da tüm turistik caddelerinde çok sayıda kuyumcu ve marka meraklısını tatmin edebilecek dükkanlar var.
Aradaki farklara gelince, bizdeki deri ve halıcı dükkanlarının yerine burada sanat merkezleri var. Hepsinin içi dolu ve belli ki iyi iş yapıyorlar.Bir de restoranlar. Burada da "Her şey dahil" sistemi gibi bir saçmalık olmadığı için her yer tıklım tıklım turist kaynıyor.
Santorini'de fiyatları belirleyen unsur hala aktif bir volkan olan Kaldera'
nın manzarası.Santorini romantizmi denilen şey Fira'
nın denize neredeyse 90 derecelik açıyla inen yüksek tepelerinden Kaldera'
yı seyretmek. Manzara güzelleştikçe fiyatlar artıyor, manzara uzaklaştıkça fiyatlar düşüyor.
Ortalama Türkiye'deki tatil bölgelerinin üzerinde ama son yıllarda kıyılarımızı kaplayan beach görgüsüzlüğü ve sınırsız lüks yerlerin fiyatları hemen hemen aynı. Santorini'nin özelliklerinden bahsederken bir de kırmızı ve siyah plajları saymak lazım. Bunlar da volkanik yapının Ada'ya bir diğer armağanı...
1530'lardan 1820'li yıllara kadar Osmanlı denetiminde kalan bu adaya Yunanlılar turizm adına fazla bir yatırım yapmamış.
1956'da büyük bir deprem geçiren adanın en popüler uğraşları Fira'dan eski limana inen teleferik, aynı yere zikzak çizen 588 basamakta yapılan eşek safarisi, Kaldera çevresine düzenlenen tekne turları ve Palea Kameni'deki termal sularda yüzmek. Yine de Yunanlıları kutlamak lazım. Fotoğraf güzeli bu adayı romantizmin dünya başkenti olarak tanıtmayı başarmışlar.
İnsan İstanbul Boğazı'nın romantizmini ya da Marmaris'in hala el değmemiş Bördübed'i ve benzerlerini düşününce neden aynı şeyi yapamıyoruz diye düşünüyor.
Gemiden limana doğru gittiğim teknede Brezilyalı ve Japon turistler çoğunluktaydı. Çoğunun ilk işi dini nikahlarla ilgili bilgi veren merkeze koşmak oldu.
Yüzölçümü toplam 96 kilometrekare olan ve kış nüfusu sadece 6 bin olan bir adaya her yerden turist çekmek kolay iş değil...Santorini fotoğrafın ve tanıtımın ne kadar önemli olduğunun en önemli kanıtı halinde. Sıradan bir masal bu sayede bir peri kızı masalı haline gelmiş. Son söz buradaki turizm yatırımcısına dair. Kimse 3 kuruş daha fazla kazanmak için mimariyi bozmayı ve birkaç oda daha fazla inşa etmeyi aklına getirmiyor.
Her kıyıda altın yumurtlayan tavuğu kesenlere önemle duyurulur...
Yayın tarihi: 26 Haziran 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/26//haber,083A0F821CA047FFB095AD91F17F3956.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.