kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Al Gore

Gönlümüzdeki küresel ısınma bambaşka

MEHMET TEZ
'Gönlümüzün' first lady'si Tipper Gore, yıllar önce rock'çılara kök söktürmüş, hepsini 'dava manyağı' yapmıştı. Bugün 'gönlümüzün' başkanı Al Gore, Live Earth için yine rock'çılardan destek alıyor. İşte böyle delikanlı adamlar rock'çılar.....
Dünyada bir süredir Al Gore rüzgârı esiyor. Önce Uygunsuz Gerçek filmi, sonra Live Earth etkinliği çerçevesinde dünyanın en büyük müzisyenlerinin dokuz büyük şehirde bir araya gelerek küresel ısınmaya dikkat çekme çabası. Bütün bu işleri organize eden kişi eski ABD başkan yardımcısı ve seçim gazisi ('loser' diyenler de var) Al Gore. Al Gore bazıları için bir adet 'Başkan olsaydı süper olucaktı abi' insanı. Onun kabahati değil elbet, ama hakkında oluşan algı, böyle biraz ezik bir şey. Herkes başkan olsaydı dünya ne kadar farklı olacaktı, onu konuşuyor. Yani Al Gore aslında yapmadığı şeylerle takdir edilen ve sevilen biri. Bir ihtimal, bir tür Deniz Baykal. Ve küresel ısınma kampanyasıyla belki de ilk kez yaptığı bir şey için takdir görecek. Kaba olmak istemem ama o günkü basın toplantısının bir adet kaybedenler kulübü toplantısına dönüştüğünü düşünmek için nedenlerim var. Radyo programından (bkz. Mete Avunduk, bkz. Kent FM) söz etmiyorum, onu severim. Bu kulüp biraz farklı. Daha önce Jay-Z'yi Türkiye'ye getiremeyenlerin başı (ama bi' getirseydi süper olacaktı) tümmmmm dünya sanatçılarını yakından tanıyan Marcel Avram; yıllardır süper bir film çekmesini, harika bir şarkıcı ya da muhteşem bir TV starı olmasını beklediğimiz (gönlümüzün starı) Şebnem Dönmez ve gazetelere tam sayfa ne kadar başarılı biri olduğunu anlatan röportajlar verip, sonra Gore'un yanında "Sponsor bulamadık," diyen (ama bulsalardı süper olacaktı bir organizatör. Umarım, haksız çıkarım da Live Earth İstanbul'da hakkıyla yapılır, (onlar açıklamadılar ama ben söyleyeyim) Yusuf İslam İnönü Stadı'nda bir konser verir. Oturur keyifle izleriz. Al Gore ve kaybedenler kulübü böyle. Ama Gore'un eşi Tipper Gore öyle mi? O tuttuğunu koparıyor...

TIPPER ETİKETİ
Tipper Gore, 1985 yılında şarkı sözlerindeki bazı 'istenmeyen tüyleri' temizlemek amacıyla, diğer siyasetçi eşleriyle bir çeşit papatya hareketi yaratarak, Parents Music Resource Center'ı (PMRC) kurmuştu. Yani kampanyacılık ailede var. Özellikle rock ve heavy metal gruplarını hedef alan bu oluşum şarkı sözlerindeki seks, şiddet ve diğer istenmeyen ve gençlere zararlı olduğu düşünülen sözlere karşı bayrak açtı. Ve kazandı. Sadece sözler değil. Albüm kapaklarından giyim kuşama ve sahne şovlarına kadar her şeyi eleştirdiler, karşı çıktılar, sansürlemeye çalıştılar. Sanatçılar mahkemelere verildi. Frank Zappa'dan Prince'e kadar herkes bu hanımın 'rütük' tavırlarından nasibini aldı. Bugün bazı albümlerin üzerinde 'Parental Advisory' yazar. Buna 'Tipper etiketi' de deniyor. 'Parents' yani ebeveyn ve rock, herhalde dünyada birbirine en yakışmayan iki kelime. Anne baba kontrolünde bir rock müziğini kim dinler bilemiyorum. Tipper Gore bunu istiyordu. Al Gore destekliyordu. Ve bu ikili şimdi, o isimlerden küresel ısınma kampanyasına destek istiyor. Ama insanlar aynı şeyi düşünmese de, birbirlerine benzemeseler de bazı amaçlar için bir araya gelebilmeli. İşin sırrı, büyüsü burada. Bu arada Al Gore gerçekten ne demek istiyor ve küresel ısınmaya karşı mücadele nasıl bir şey, Türkiye'de tam anlaşıldığını sanmıyorum. Herkes dünyayı ancak daha az yıkanıp karanlıkta oturarak kurtarabileceğimizi falan düşünmeye başladı. Öyle değil. Gore ve bilim adamları şunu söylüyor. "Her gün işe gidip gelirken dört saatini pis gazlar çıkaran bir tonluk bir metal yığının içinde boş boş oturarak ve dünyayı kirleterek geçiriyorsun. Bundan memnun musun? Bırak dünyayı, sen memnun musun?" Bu lafları ilk söyleyen Gore değil elbette. Frankfurt okulu teorisyenlerinden Max Horkheimer'in Akıl Tutulması diye bir kitabı var. Orijinal adı Eclipse of Reason. Tarihi 1946. 60 yıl önce bu konuda söylenebilecek en güzel şeyleri, kurulabilecek en güzel cümleleri 'doğanın başkaldırısı' isimli bölümde söylemiş Max amcamız. Ben şu aralar bu kitabı yeniden okuyup, Pink Floyd'un Eclipse'ini (The Dark Side Of the Moon) dinliyorum. Küresel ısınma ve dünyanın hali konusunda tüm klişelerden daha anlamlı şeyler söylüyorlar, her ikisi de...
Haberin fotoğrafları