kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Haziran 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Trendlere güvenmiyorum'

Burcu ALDİNÇ
Christophe Pillet, 2004 yılında 'dünyanın en iyi tasarımcısı' seçildi. Tasarladığı oteller, mağazalar ve mobilyalarla adından söz ettiren Pillet, son olarak moda sektörüne el attı..
Christophe Pillet ismini, özellikle dekorasyon dünyası yakından tanır. Paris'te, New York'ta, Londra'da ve dünyanın dört bir yanındaki birçok lüks markanın mağazasında onun sihirli parmakları vardır. LOreal, Renault, Whirlpool, Sony onun çalıştığı markalardan sadece birkaçı. 2001 yılından itibaren Lacoste ile anlaşan ve tüm dünyadaki Lacoste mağazalarının konseptini belirleyen Pillet, artık bir de moda tasarımcısı. Lacoste ailesiyle aralarında çok sıkı bir bağ oluştuğunu söyleyen Pillet, ailenin isteği üzerine marka için saat tasarladı ve bu saatler ilk kez Rolland Garros Fransa Açık Tenis Turnuvası sırasında basına tanıtıldı. Medyada fazla görünmeyen, röportaj vermek yerine bir şeyler yaratmayı tercih eden uçuk tasarımcıyla, saatlerin öyküsünü ve başarısının sırrını konuştuk.

- New York, Paris, Londra ve dünyanın birçok yerinde mağazalar, oteller tasarladınız. Eserleriniz herkesin dilinde ancak sizinle ilgili medyada fazla bir haber göremiyoruz. Röportaj vermekten hoşlanmadığınız söyleniyor?
- Aslında medyayı sevmiyor değilim ama röportajlara ayıracak çok fazla vaktim yok. Çok yoğun çalışıyorum, kendimi işime adamayı tercih ediyorum. Böyle özel bir durum söz konusu olduğunda ise medyanın karşısına çıkmak kaçınılmaz oluyor.

- Evet gerçekten de özel bir durum. Çünkü biz sizi daha çok mobilya ve mağaza tasarımcısı olarak biliyorduk. Nasıl oldu da bir saat tasarladınız?
- Lacoste ile 2001 yılından beri beraber çalışıyoruz. Tüm dünyadaki Lacoste mağazalarının konseptini ben yaptım. Bu kadar yakından tanıdığım bir marka benden saat tasarlamamı isteyince de hemen kabul ettim.

- Bir tasarımcı her şeyi tasarlayabilir mi?
- Evet bir tasarımcı her şeyi tasarlayabilmelidir. Bakın, bizim işimiz bir hikâye anlatmaya benziyor. Boşluğa senaryo yazmaya çalışıyoruz. Yazar, nasıl boş sayfalara ister romantik, ister polisiye hikâyeler yazıyorsa, biz de boşlukta ne görmek istiyorsak onu tasarlıyoruz. Bu bir saat de olabilir, bir koltuk da.

- Siz genellikle modern ve uçuk tasarımlarınızla biliniyorsunuz. Oysa yaptığınız saatler sadelikleriyle ön plana çıkıyor. Burada kendi arzularınızı ikinci plana mı attınız?
- İyi bir tasarımcı, bir marka ile çalışırken kendi kimliğini ön plana çıkarmaz. Çünkü o markanın imajına ve kimliğine uyan bir şey yapmaktır amaç. Ama ben saatte sadelik, zamansızlık, netlik, temizlik, saflık severim. Yani bu saatleri'Christopher' olarak tasarlasaydım da bundan farklı olmazdı.

- Dekorasyon alanında iyi bir isim olmuşken saat tasarlamak riskli olmadı mı? Ya olumsuz eleştiriler alırsanız?
- Her şeyden önce, "Ben artık moda tasarımcısı olacağım," demiyorum. Ama tasarımcının düşleri bitmez. Hep daha farklı şeyler yaratmak ister. Ben bu anlamda çok şanslıyım. Birçok farklı alanda çalıştım. Saat ise çok önemli bir adım. Çünkü insanlar artık ihtiyaçtan saat satın almıyor, arzuladıkları için alıyorlar. Ben zaten saatleri tasarlarken devrim falan yapmadım. Markanın sadeliğini ve beyazlığını temsil eden ve günün her dakikasına uyum sağlayan modeller yarattım. Ve bu saatler zamansız. Dün de tasarlanmış olabilir, bugün de, yarın da. Modası geçmeyecek türden...

- Trendlerle aranız nasıl?
- Trendlere asla güvenmem. Zaten artık her şey var. Zıtlıklar önemli. Siyah olmadan beyazın, modern olmadan antikanın değeri olmuyor. Modada da yine aynı. Hem çok sade var hem de çok abartılı. Gerçek trend ne biliyor musunuz? Gazetecilik... Objektif olarak bakarsanız, her şeyi her yerde görebilirisiniz. Aslında güzel olan da bu zaten. Modada açık ve dekolte olan kadar muhafazakâr olan da var ve o da en az diğeri kadar seksi olabiliyor.

- Sizin favori bir renginiz ya da materyaliniz yok mu peki?
- Ne favori rengim ne de materyalim var. Siz yazılarınızı yazarken kelimeler kullanıyorsunuz. Ben size sorsam hiç favori bir kelimeniz var mı diye! Bir tasarımcının da bence olmamalı. Bizim işimiz de yazarlığa, gazeteciliğe benziyor. Tek fark biz kelimeler yerine, renkler ve malzemeler kullanıyoruz.
Haberin fotoğrafları