Dünyanın en güzel tatil otellerinden bir i.. Laf ola değil dediğim.. Dünyayı gezdim.. En güzel otellerde kaldım, yaşadım.. Biraz bilirim.. Antalya Su..
Eren Talu'nun en güzel eseri bence.. İki kusuru var.. Biri ayrıntı.. Minimalist Eren, mümkün olan her şeyi kaldırmış ortadan.. Banyoda traş aynası da yok olmuş.. Öteki esas.. Lobi, sarılıp uzanan sevgililer için harika.. Ama baş başa verip sohbet edecek dostlara mümkün değil.. Bu yüzden beşinci katta bir yer açmak zorunda kalmışlar, ama beşinci kat, asıl sevgililer için olmalıydı. Daha saklı..
Bu dünya güzeli otelin işletmesi de nerdeyse kusursuz olunca, oraya gidip kalmaya doyamıyorsunuz..
Daha inşaat günlerinden beri orada olan genç müdür
Göktuğ Özdemir'le konuşuyorum. Ne yazık ayrılıyormuş, "Çocuğum" dediği otelden.. Uluslararası bir büyük firmanın İstanbul'da açacağı ilk otelin başına geçecekmiş..
"Antalya'da böyle bir otelin olması ne büyük şans" dedim..
"Yetmiyor" dedi.. "Daha çok olmalıydı.. Daha çok lüks, daha çok pahalı otel olmalıydı ki, zengin dünya müşterisinin kafasındaki Antalya imajı değişsin.. Türkiye, hele de Antalya, dünya turisti için ucuz yer.. Milyarder patronlar, en alt düzeydeki memurlarıyla ayni yörede tatil yapmayı sevmezler.."
Antalya'yı bu hale getiren şey, "Her şey dahil" sistemi..
Tamamen, ama tamamen Kumarhane Turizmine güvenerek birden patlayan yatak sayısı "Yasak" kararı ile perişan oldu. Bomboş yataklar elde kaldı.. Kumarhaneleri yasaklayanlar, yerine bir "Turizm politikası" ikame etme gereği de duymadılar.
Bu ülkede, sektörü bir araya getiren güçlü birlikler, sivil toplum örgütleri de yok ne yazık.. Devlet yok.. Birlik yok.. Tesis işletenler, yılın zaten sekiz ayında boş, ama şimdi yazın da boş gibi binlerce yatak ellerinde, tek başlarına kala kaldılar ve doldurmak için her türlü çareye başvurdular.. Kazançtan vazgeçip, kapıyı açık tutmaya dahi razı oldular.
Her şey dahil denen ihanet sistemi öyle geldi.. Hem tesislere, hem kente ihanet..
Her şey dahil içinde yöreye gelenler, "Hava alanı, otobüs, tatil oteli, otobüs, hava alanı" dışında tek yer görmeden gelip gittiler Antalya'ya.. Turizmden gelir bekleyen esnafın da, eli böğründe kaldı.. Her gün yüzlerce uçak gördüler semalarında, ama dükkanlarına, 10 kişi gelmedi..
Bireysel rekabet fiyatları öyle ucuzlattı ki, adamlar için Türkiye'de dünya cenneti bir tatilde, her şey dahil yaşamak, Almanya'da bir günde biraya verdikleri paradan ucuz oldu.
Rekabet fiyatları ucuzlattıkça, turistin kalitesiyle birlikte, işletme düzeyi de düştü. Beş yıldızlık tesislerde, tek yıldız hizmet zor verilir oldu. Kaliteli elemanı yıl boyu elde tutmak mümkün olmadığından, geçici ve özelliksiz işçi kullanılmaya başladı..
Bir yanda golf gibi en pahalı turizme açılmaya hazırlanan Antalya, ucuzcular cennetine dönüştü.
Göktuğ "Biz Antalya ortalamalarının nerdeyse 10 misli pahalı yatak satıyoruz, ama Avrupa benzerlerimizin dörtte biri değil gene de fiyatımız. Bunun sebebi yörenin adının 'Ucuz'a çıkması"diye anlattı. Haklı.. Benzeri dahi olmayan otellere Su'nun iki, hatta dört misli paralar ödedim ben.. Üstelik bu kalitede hizmet de alamazken.."
Peki ne olacak?..
Böyle gelmiş, böyle mi gidecek?..
Haftaya devam edeceğiz.. Bıkmadan, usanmadan..
Bugünkü Tüm Yazıları
Antalya'yı ayağa kaldırmak..
Yayın tarihi: 15 Haziran 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/15//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.