Hafta başından itibaren siyasi partilerin yeni dönemde izleyecekleri ekonomi politikalarını CNBCe'nin düzenlediği "Seçim 2007" programında sorguluyoruz.
Servet Yıldırım'ın yönettiği programın son iki konuğu Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı
Tevfik Altınok ve MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi
Kenan Tanrıkulu idi. Benim ve Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Osman Arolat'ın yanı sıra
Güngör Uras'ın mazereti olduğu bir günde Hürriyet yazarı
Ege Cansen de katıldı. AK Parti ve CHP'nin görüşlerini aktarmıştım. AK Parti programa ince ayar çekmekten, CHP ise yeni bir program hazırlamaktan yanaydı. Yeni program isteyenlere DP ve MHP de katıldı.
-
Partiler ne diyor? - Dört günlük sohbetten çıkarımlarım özetle şöyle:
- Mevcut ekonomik yapının tıkanmakta olduğu ve sürdürülemeyeceği varsayılıyor. Hatta Altınok, AKP'nin de iş başına yeniden gelmesi halinde ekonomi programını değiştirmek durumunda kalacağını söyledi.
- Yeni program hazırlanırken IMF ile yola devam etmek çok da arzulanan bir durum değil. Hatta, CHP Genel Başkan Yardımcısı
Mustafa Özyürek, IMF ile yolların ayrılacağını söyledi. Ama diğer üç parti temsilcisi, programın sona ereceği 2008 yılındaki koşullara göre karar verilebileceğini belirttiler.
- TÜSİAD'ın geçen hafta vurgu yaptığı "Türkiye'yi AB'den koparmak isteyenler" kervanına en azından bu dört partiden katılan çıkmadı. Dört parti de AB ile yola devam kararlılığını vurguladı.
- Hazırlanacak yeni programlarda büyüme hızı yüksek tutuluyor. Yüzde 78 gibi... Buna karşılık enflasyon da yüzde 5'ler dolayında. Bir de yüzde 6.5'lik faiz dışı fazlayı yeni program yanlısı partiler düşürecek. Ortada inandırıcı bir şekilde yeni kaynak yaratacak, yurtiçi tasarrufları artıracak parti yok.
- Özelleştirme, yabancı sermaye konularında farklı düşünen bir parti var. CHP yabancı payını bazı sektörlerde sınırlamayı düşünüyor. Sağı temsil eden diğer üç partinin de tutumu aynı. Tamamen serbestlikten yana. Üç muhalefet partisi ise doğrudan yabancı sermayenin daha çok teşvik edilmesini istiyor.
- Hatta, MHP ülkeden çıkacak olan kısa vadeli sermayenin olumsuz etkilerini daha çok doğrudan sermaye çekerek yok etmek veya azaltmak istiyor. Bu anlamda yatırım ortamının iyileştirilmesini gündemine almış durumda.
- Bütün partiler KOBİ'leri teşvik edecek ve daha çok devreye sokacak; istihdam üzerindeki yükleri de azaltacak. En çok vaatkâr olan da MHP. Yüzde 42.7 olan oranı yüzde 20'nin altına çekmeyi vaat ediyor.
- Muhalefet partileri, Türkiye'nin rekabet gücünü korumada, dış ticaret açığını azaltmada kurun düzeyini yanlış bulmakla birlikte bunun düzeltilmesini piyasa koşullarına bırakıyorlar. Devalüasyonu veya kur rejimini değiştirmeyi düşünmüyorlar.
- Hükümet partisi dışındaki üç parti de teşvik sistemini değiştirmeyi, genel veya coğrafi teşvikten sektörel ve şirket bazında teşvike geçmeyi hedefliyor. CHP ve MHP Doğu ve Güneydoğu'ya yatırımı gerekirse devlet eliyle yapacak.
-
Fark nerede? - Kısacası dört gün boyunca dinlediğim dört partinin sözcüsünden edindiğim izlenim şu ki, hepsi küresel sermaye ve AB ile barışık yaşamaya hazır, dışa açık ve maceracı değil. Kısmen farklı olan ise CHP. Diğer üç sağ partinin ekonomi politikaları aşağı yukarı birbiri ile örtüşüyor.
Bu da bizi seçimden hemen sonra ekonomi politikalarının değişmeyeceğine götürüyor. Yeter ki, bir zorunluluk ortaya çıkmasın.
Bunun dışında yeni dönemde ekonomideki asıl farkı, hükümetin şekli belirleyecek. Yani uygulama önem taşıyacak. Geçmiş örnekler tek başına hükümetin performansının başka, koalisyon hükümetinin daha başka çıkacağını gösteriyor.
- Sonuç - "Alay hesap bir hesap" Türk Atasözü
Yayın tarihi: 15 Haziran 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/15//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.