kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
KAZIM KANAT

Unutmayın, bir domuz da annedir!

Bir domuz anne! Evet, anne olan bir domuzdan söz ediyorum. Bodrum'da, bir koydan öteki koya, ormanların içinde giderken gördüğüm o domuzu, hayatım boyunca hiç unutmam. İşte o domuz var ya... Arabanın önünde eli belinde, anaç bir kadın edasıyla durdu. Gözümün içine bakarak, "Beni ez de geç, ama çocuklarıma dokunma,'' diyordu sanki... Arabanın farlarının geceyi delen o ışıkları altında, domuzla sanki gözlerimizle konuşuyorduk. Anaç domuz, arabanın önünde dururken, yavruları sıraya girmişler, yolun karşısına geçiyordu. Baba mı dediniz? O çoktan yolun karşısına geçmişti bile... O an, analık duygusunun ne denli yüce bir duygu olduğunu anladım. Kendi canını hiç düşünmeden, çocuklarını düşünmenin, ana olmak demek olduğunu o gece anladım. Domuz, yavrularının karşıya geçtiğini görünce öyle mutlu oldu ki... Sanki gözleriyle teşekkür etti. Ben de ona! Bir keklik... Evet, bir keklikten söz ediyorum. Bodrum'da, yine bir koydan bir koya ormanların içinde giderken bir keklik gördüm. O da beni... O sakin yürüyen kekliğin, önüne kattığı altı minik yavrusuna öyle bir kol kanat gerişi vardı ki... Arabayı yavaşlattım. Anaç kekliğin, uçamayan yavrularını çalıların arasına gizlerken bana doğru öyle bir kanat çırpışı vardı ki... "Demek ki ana olmanın o yüksek duygusu bu,'' dedim. Bugün Anneler Günü... Bakın size, 60 yıl önce yaşanmış, "Liseli deli kızın..." öyküsünden söz edeceğim. Bir liseli genç kızdan... O ailesinin gururu. Zira o yıl, Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı, 'Harika çocuklar' listesinde yer almış. Kader diyelim. O genç kız, evlilik baskılarına "Hayır," diyemiyor. Ama düğün için öyle şeylere "Hayır," diyor ki... O yıllarda devrim gibi geleneklere karşı çıkarak, düğünlere devrim getiriyor; "Asla saçlarımı örtmem. Asla atla gelin gitmem, araba isterim. Asla, davul zurna istemem. Düğünümde orkestra isterim, dans etmek isterim,'' diyor. Peki, ne mi oldu? O genç kız, saçlarını asla örtmedi. Modern gelinlik giydi. O genç kız için kaymakamın üstü açık jipi, bir günlüğüne ödünç alındı. Üstelik kar yağıyordu. (Ata binip gelin olsa ne değişirdi ki?) O genç kız için Adana'dan bir günlüğüne orkestra geldi. Düğünde vals çaldı, ilk kez tüm gençler, gelin ve damatla birlikte dans etti. (Böylece genç kızın bir dergide gördüğü Atatürk'ün dans eden fotoğrafı hayali de gerçek olur.) Bütün o tutucu ve saçma gelenekler bir kenara atıldı. Genç kız, eşiyle el ele kol kola o gün o kadar çok eğlendi ki! Peki sonrası? Maraş'ın Afşin ilçesinde yaşanan bu olaydan sonra genç kızlar, hep orkestra eşliğinde dans ederek evlendi.

MODERN EVLİLİK
At sırtında değil, modern bir görüntüyle evlendi. Afşin Belediyesi, o düğünde çalan orkestrayı kadroya aldı. Peki, nereden mi biliyorum, bu liseli deli kızın hikâyesini? Biliyorum işte. Çünkü o benim annem Hatun Ayşe Kanat! Anneme bir gün sordum: "Sahi, o valsi ve tangoyu nereden öğrendin?'' Anneciğim yanağımı okşayarak, "Hayallerimden!'' dedi. Türkiye, karanlıktan aydınlığa, analarımızın o aydınlık yüzleri sayesinde geçti. Bugün Türkiye'nin yüzü, Batı'ya açılıyorsa, hepsini onlar yaptı. O kadınlarımıza, o annelerimize biz ne yapıyoruz? Baba parasıyla alınan, tek taş yüzük mü o sevgiyi anlatır? Yoksa elektrikli süpürge hediyesi mi? Geçin bunları geçin... Tek taşlı yüzük değil, kırlardan toplanmış sevgiyle sarmalanmış bir demek çiçek, analarımızı daha çok mutlu eder. Sahi! Tek taşlı yüzüğün içine siz anaya olan özlemi ve sınırsız sevgiyi koyabilir misiniz? Ben koyamam efendim. Çünkü benim elimde bir demet kır çiçeği var.