Hayatım boyunca insanlarla uğraşmadım. Özellikle de onların kişilikleriyle. Ama hep insanların düşünceleriyle ve eylemleriyle uğraştım. Başta, kendimi birey hissettiğim için. Bir de yıllarca kendimce soylu bir idealin peşinde koştum. Sürekli de yitirdim. Ama yitirdikçe zenginleştiğimin farkına vardım.
'Ben' değil,
'Biz' olmayı kavradım.
Sevilmenin değil, sevmenin önemli olduğunu anladım. Paylaştım, bölüştüm. Kendim için çok şeyleri kabul etmedim.
Bugünlere böyle geldim. Doğaldır ki, anlaşılmış olmayı isterim. Bilhassa önemli yerlerde bulunan insanlardan bunu beklerim.
Olmayınca üzülürüm. Bazen de öfkelenirim... Ama bilirim ki,
"Öfke zekanın alevini söndürür" Öfkelenmemeliyim. Şahsıma yönelik suçlamaları o düzeysizlikle yanıtlamamalıyım. Zira, kendine güvenmeyen bir insan değilim.
Komplekslerim yok, kişisel hırsım, doyumsuzluğum hiç yok. Ben Trabzonspor'u takip eden bir spor yazarıyım. Trabzonspor'un eski futbolcusu olmam, onunla özdeşleşmem önemli değil. Şimdi bir işim var ve onu yapıyorum.
Ama doğaldır ki, bu işi yaparken taraf oluyorum. Trabzonspor'un başarılı olması için çaba gösteriyorum. Bu doğrultuda eleştirilerim de olacak, övgülerim de. Önemli olan bunları yaparken objektif olabilmektir.
Ve hayatım boyunca böyle olmayı istedim, hedefledim. Geldiğim noktada bunu başardığımı sanıyorum. Gelelim konuya...
AĞACI BIRAK, ORMANA BAK Ben Ziya Doğan'a değil, Doğan'ın futbol felsefesine karşı oldum. Önce tahammül gerekiyor; Yanılmışım. Savunması ise hiç şık olmadı.
'Yazık' sözcüğü bile yetersiz gibi! Teknik anlamda Ziya Doğan'a
'Tutarsızlıkların hocası' demek en doğrusu. Yapıyor, bozuyor,
"Yanlış yaptım" diyor. 15 gün, 1 ay sonra yine aynısını yapıyor. Yine yanlıştı diyor! Kupa maçından iki gün sonra diyor ki:
"Dört forvetimiz vardı, beşinciyi aldık. Ama yanlış yaptık." Ne söylemeli? Değerli hocanın bir de saplantısı var. Adı
'KATEGORİLEŞTİRMEK.' Savunma oyuncuları, forvet oyuncuları diye dilinden düşürmüyor.
Hep ağaçlarla uğraşıyor, ormanı görmüyor! Orman bir futbol takımı. Savunma en öndeki oyuncudan, hücum da kaleciden başlar.
Mevkii ile eylem farkıdır ki bu, örneğin Trabzonspor çok hücumcu ile oynamadığı için değil, kalecisi topu oyuna iyi sokamadığından başarılı olamıyor! Ya da hücumcuları iyi savunma yapamadıkları için çok savunmacı ile oynadığı halde gol yiyor.
Diyor ki, "4-1-5 sistemine döndük." Böyle bir sistem dünyada yok. Ne söylemeli?
Dünyada savunmacı, hücumcu yoktur. Savunma, hücum görevlerini yerine getiren oyuncular vardır. Dolayısıyla hücum yapmayı önce bilmek gerekir. Önce öğreticiler bilecek, sonra öğrencilerine aktaracaklar!
Yoksa çok savunmacı ya da hücumcu ile olsa olsa kuru kalabalık yaratılır. Diyor ki,
"Dengeli takım olmak gerekir." Aklında yine rakamlar mevcut. 10'u 3'e bölmek gibi! Ne söylemeli?
TRABZONSPOR BİTİYOR Dengeli takım olmaz.
Total futbol oynayan takım olur. Ama nasıl olacak ki? Sayın hoca geleli 24 hafta geçti. Beklerinin değil gol atmasını, sıfırdan orta kestiklerini gören oldu mu? Orta alanındaki oyuncularının hangisi bir kaleci ile karşı karşıya kaldı, kaleye şut attı, gol asisti yaptı?
Atılan 37 golün % 80'i ilerideki oyunculara ait. Geri kalanı ölü toplardan atılanlar. Uzatmak olası.
Ama anlaşır olduğu düşüncesiyle bitiriyorum. Son sözler... Bir takımın öncelikli olarak savunma yapmasını, hücum yapmasını bilmesi gerekiyor. Yoksa çok savunmacı ya da hücumcu oyuncu oynatmakla bu eylemler gerçekleşmez.
Yoksa doğrular nafile yere yanlış karelerde aranır, durulur. Ziya Doğan ile yaşanan bundan başkası değil.
Aslında yiten zaman gibi gözüküyorsa yok hayır, yiten Trabzonspor'
dan başkası değil.
Yayın tarihi: 18 Nisan 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/18//haber,172199340D6A40D7BE9AD4B4CB894C9F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.