Çocuk bakımı ve gelişimi için tek önemli kişi anne olarak görülür. Bu nedenle de kadınlar, iş ve aile arasında seçim yapmaya zorlanır. Oysa sağlıklı bir ailenin oluşabilmesi için hem anneye hem de babaya ortak görevler düşüyor.
Değişen yaşam koşulları birçok kolaylığın yanı sıra yeni sorunları da beraberinde getirdi. Rekabet ortamı, gelişen teknoloji, her anlamda artan hız, kariyer yapmak isteyenlerin daha çok çalışmasına, iş alanında daha çok zaman harcamasına neden oluyor. Bu durumdan en çok etkilenen ise aile hayatı... Evliliklerde artan sorunlar, çocukların anne ya da babaları tarafından yeterince sağlıklı büyütülemediği endişeleri, iş ve aile arasında çatışma olarak algılanıyor.
KADININ SORUNU DEĞİL! Kariyer yapmak ve çocuk sahibi olmak, sadece kadınların sorunu gibi görülmektedir. Bu nedenle şarkılar bile yazıldı. Sanki çocuk bakımı ve gelişimi için tek önemli kişi annedir. Oysa ne çocuk büyütmek ne de evliliği sağlıklı sürdürmek tek başına mümkündür. Böyle olunca da kadınlara sanki iş ve ev arasında bir seçim yapmaları gerektiği hissettirilir. Buna karşın yoğun çalışıp, kariyer yapmak istediği için evine, eşine ve çocuklarına ayırması gereken zamandan çalan birçok erkek vardır. Bunun sonucu bozulan evlilikler, en kötüsü de kopuk baba-çocuk ilişkileridir. Bireysel bağlantı olan emzirme dışında, 'çocuk ve baba'nın ilişkisi, gelişimin temel taşlarındandır. Ayrıca yenidoğan döneminden başlayarak adeta birer ayna olan çocuklar, anne ve babalarında olan her şeyi yansıtır. Bu nedenle sağlıklı ve anneyi mutlu eden bir baba şarttır. Mutsuz, kendini yalnız bırakılmış, sevilmediğini hisseden bir anneyle babanın çocuğu, aynı duygularla büyür. Çocuk bu açığı başka ilişkilerle kapatabilir. Bunlar olumlu olabileceği gibi ailenin çok daha fazla zamanını alacak, üstelik onları üzecek ve yoracak sorunlar da yaratabilir.
MADDİYAT HER ŞEY DEĞİL Çok çalışan ve bu nedenle çocuklarının zamanlarından çalan ebeveynin ileri sürdükleri bir savunma vardır: "Ben onlar için çalışıyorum, onlar daha iyi yaşasın diye para kazanmaya çalışıyorum." Çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlama endişesi önemlidir, ama gelecek, sadece maddi olanaklarla sağlanamaz. Onların yanında olmak, paylaşmak, öğretmek, onlarla birlikte büyümek gerçek geleceği oluşturur. Onlardan uzak olduğumuz zamanı, verdiğimiz hiçbir olanak sağlayamaz. Daha da kötüsü çok gerekmeyen maddi olanaklara denetimsiz şekilde sahip olmak, büyük sorunlara yol açar. Benzer şekilde annenin çocukları için işinden vazgeçmesi, onlara yarar değil, sorun getirebilir. Çocuklarınıza gelecek hazırlamak adına, kendi geleceğinizden vazgeçerseniz, verdiğinizi düşündüğünüz geleceğe el koyabilirsiniz. Bunun çocuğa da aileye de yararı olmaz.
ANNELERİN YÜKÜ Annelerin bu denli ön planda olması anneye ek yükler getirir. Öncelikle gelişimin ilk dönemlerinde bebeğin anneye olan ihtiyacı, anneyi bir seçim yapmaya zorlar. Evi seçen anne, ilk zamanlar bebekle mutlu olsa da bebek büyüdükçe başka bir ikilem başlar. Ya bağımsızlığını kazanan bebeğin ardından kendini yalnız ve işe yaramaz hisseden bir anne ya da bunun yerine bebeğine bir türlü bağımsızlığını vermeyen, ona adeta yapışan anne oluşur. Her iki durum da hem anne hem de çocuk için sorun demektir. Bebeğin ona ihtiyacı kalmadığı zaman yalnızlık ve işe yaramazlık duygusu, anneyi yeniden bebek yapmaya zorlayabilir. Bu durumda hazır olmadan gelen yeni bebek, yeni sorunları da beraberinde taşır. Diğer yandan anne, bebeğin kendisine eskisi kadar ihtiyacı olmadığını kabullenmekte zorlanabilir. Bu durumda kreşe gidemeyen, başka çocuklarla oynayamayan, yemeğini yiyemeyen, yalnız uyuyamayan ve ders çalışamayan bir çocuk olur. En kötüsü de ileride bunları beceremeyen bir erişkin olacağı gerçeğidir.
BÜYÜKLER DESTEK OLMALI İşi seçen anne ise başka türlü bir sıkıntıya girer: Bir yanda bebeğe ilişkin endişeler, diğer yanda da herkesin şanslı sayacağı bir durum olan bebeğe bakacak bir aile büyüğü bulmak ve anneliği anneanne ya da babaanneye kaptırmak... Ayrıca evde bıraktığı bebeğinin, yanında olamadığı için o zamana kadar öğretilenler doğrultusunda suçluluk hissetmesine neden olan dış etkenler de vardır. Bu durum çevresindekiler ve özellikle aile büyükleri tarafından sürekli abartılır. Bakıcı bulmak zor, bulunduğunda güvenmek daha da zordur. Büyükler baktığında sağlığından ve iyi bakıldığından emin olan anne, gittikçe kendine yabancılaşan ve uzaklaşan bir çocuk için endişelenir. Çevrenin yarattığı suçluluk duygusu ise olayı içinden çıkılmaz bir hale getirir. Sürekli olarak çevresinden gelen "İşin çocuğundan daha mı değerli?" sorularıyla yaralanır. Oysa bu soruyu babalara kimse sormaz. Gerçekte bu soruyu sormayanların hemen hepsi, kendi babalarının ilgisizliğinden, uzaklığından ve sevgisizliğinden yakınır. Kendi çelişkilerini, bu yanlış düşünceyi aktararak sürdürürler: Çocuktan anne sorumludur! Bir çıkmaz içinde çalışan anne, kendince yeni çözümler üretir ve bu çözümleri akla yatkın hale getirip, kendini ikna etmeye çalışır. Bunlardan biri uygunsa çocuğu işe taşımak, gece gezmelerine de dahil olmak üzere kısaca her yerde onu da yanına almaktır. Oysa bunların çoğu çocuklar için konforlu ve doğru değildir. Bir başka söylem 'kaliteli zaman'dır. Kaliteli zaman, gerçekte çocuğun ihtiyacı olan zamanı, onun zevk alacağı ve gelişeceği aktivitelerle birlikte paylaşmaktır. Alışveriş yapmak, devamlı gezdirmek, her istediğini yapmak değildir. Bu çözüm daha çok babaların çözümüdür. Ve çocukların ister anneden, ister babadan olsun maddi şeylerden çok, her ikisi ile paylaşacağı belirli zamanlara ihtiyacı vardır. Bu nedenle ailenin tanımı; anne, baba ve çocuklardan oluşan topluluktur.
İŞ BİR ENGEL Mİ? Gerçekten iş alanında başarı, aile yaşamında başarısızlığa neden olur mu? Bir yandan, aile yaşamı sağlıklı olan kişilerin iş yerinde daha başarılı oldukları görüşü savunulurken bu büyük bir çelişki gibi durmaktadır. Bu çelişkinin yanıtı, zamanlama, planlama ve dengedir. 'İşiyle evli olmak' tabiri, daha çok sağlıklı bir özel yaşam kuramamış ve doyumu sadece işte bulmaya çalışanlar için kullanılır. Oysa insanın sağlıklı olmasının tanımı, bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda sağlıklı olmayı kapsar. Birinin eksikliği ya da bozukluğu sağlıksızlık göstergesidir. Birçok ülkede, aile yaşamının sağlıklı olmamasının iş verimini düşürdüğünü fark eden büyük şirketler, çalışanların ve yöneticilerin eğitim programlarına aile, çocuk yetiştirme gibi konuları alarak, uzmanlarla çalışmaya başladı. Eğitime alınanlar sadece kadın personelden oluşmuyor. İş dünyasının çoğunluğunu oluşturan erkek yöneticiler de bu programların temel izleyicileri arasına katıldı.
ÖNEMLİ OLAN MUTLULUK Zaman, doğru planlanabilen ve kullanılabilen bir kavramdır. Öncelikleri saptamak, gerekli olan süreleri ayarlamak, iş kadar aile ve çocuk gelişimi konusunda da bilgi sahibi olmak sorunun çözümünü kolaylaştırır. Bunları yapmak için bir karar vermemiz gerekir. Çok başarılı, kendine güvenli, kimseye gerek duymayan, ama aynı oranda yalnız bir insan mı olmak istiyoruz? Yoksa çok başarılı, başarısını ailesiyle paylaşan, ileride yaptığı işler kadar yetiştirdiği çocukların sağlıklı, başarılı olmasıyla da ses getiren bir kişi mi? Bu durumda mutlu bir evlilik ve bu mutluluğun bize getirdiği tüm olumlu ruhsal gelişimler unutulmamalıdır. Yani aslında iş, aile ve çocuk arasındaki dengeyi kurarak başarılı olmak için, bencilce kendimize yaptığımız ve cömertçe geri dönüşümü olan bir yatırımdır.
Yayın tarihi: 14 Nisan 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/14/ct/semerci.html
Tüm hakları saklıdır.