Trabzon'daki Ayasofya Müzesi'nin doğu duvarında, yüzyıllar öncesinde kesici aletlerle kazınan gemi resimleri vardır. Bu gemi resimlerinden biri de Viking kalyonuna aittir. Avrupa'dan Karadeniz'e dökülen nehirler sayesinde doğduğum kente ulaşan Vikingleri, Trabzon'a özgü peynirli pideyi her yiyişimde anımsarım. Çünkü, Trabzon pidesinin şekli bir Viking kalyonunu anımsatır!
Andersen'in, her birini Nuh'un Gemisi'ne benzettiği İstanbul tapınaklarından biri olan Ayasofya'nın üst galerisindeki mermer korkulukta 'Halvdan' adı okunur. İşte bu ad, Vikinglerin İstanbul'a attıkları bir imzadır. 11. yüzyılda yaşamış Bizans tarihçisi Psellos, 'Varegoi' adı verilen saray muhafızlarından söz eder. Bunlar 860, 907, 914 ve 944 yıllarında İstanbul'u kuşatan Vikinglerden başkaları değildir. Bizans, kuzeyin bu güçlü ve inatçı insanlarıyla baş edememiş olacak ki, anlaşma yoluna gitmiş ve onları sarayın paralı askerleri yapmıştır. Ayasofya'ya adını kazıyan da o askerlerden biridir. Ve onun sesiyle belki de Ayasofya'nın duvarlarında şu Viking şiiri çınlamıştır:
Düzen üzre tutar yeryüzü,
korur gökyüzünü yukarda.
Dışardan kuşatır deniz,
akar çevresinde dünyanın.
Bizans döneminde İstanbul'a gelen Vikiglerin adını günümüzde de yaşatıyoruz. Bizanslılar 'Rhos' derdi, kuzeyden gelen davetsiz misafirlerine. Biz de kuzeyde yaşayan bir halka aynı adla sesleniyoruz: Rus.
Vikinglerin izine Katip Çelebi'de de rastlarız. Katip Çelebi, Kuzey Denizi'ne 'Viking Denizi' anlamına gelen 'Bahr-i Varank' adını verir. İstanbul okullarındaki yabancı dil derslerinde de anılır Vikingler. Perşembenin İngilizcesi olan 'thursday' sözcüğünün kökeni, Vikinglerin Gökgürültüsü Tanrısı olan 'Thor'dur. Bu Tanrı Almanca'da 'Donner' olarak çıkar karşımıza. Perşembenin Almancası da 'Donnerstag'tır.
1971 yılında, Vikingleri bir kez daha aramızda görürüz! Mehmet Aslan,
Tarkan Viking Kanı adlı filmi yönetmektedir. Başrolünü Kartal Tibet'in oynadığı film Hunları, Vikingleri ve Çinlileri bir araya getirmesi bakımından oldukça ilgi çekicidir. İstanbul sokaklarını süsleyen filmin afişinde, kollarını deniz kıyısına bağlanmış Tarkan'a dolayan dev bir ahtapot görülür. Ve tabii bir de Viking kalyonu!
Bu filmden yıllar sonra İzmir'de rastlandı Viking Kralı'na! Ama bu sefer insanları değil, birbirinden lezzetli etleri kızartmaktaydı. Bir dönem Alsancak'da 'çöp şiş' lokantası bulunan, sinemamızın usta oyuncusu Bilal İnci, sözünü ettiğimiz filmde Vikinglerin reisi 'Toro' rolünü başarıyla oynamıştır.
Giovanni Scognamillo, bu fimle ilgili şu renkli anıyı aktarır: "
Tarkan Viking Kanı'nda özgün çizgi-romanında bulunan ejderha, teknik olanaksızlıklar nedeniyle filmde ahtapota dönüşmüştür; ama kullanılan plastik ahtapot ekibe epey zorluk çıkarır; bazen yüzemez, bazen dibe batar; kollarını hareket ettirebilmek için iplere başvurulur, hatta içine bir set işçisi bile yerleştirilir." Ne garip, yüzyıllar öncesinde İstanbul'a gelen bir Viking'in Ayasofya'ya yazdığı adını size sunabiliyoruz ama bir Viking filminde ahtapot rolü oynayan set işçisinin adını bilemiyoruz!
Yayın tarihi: 14 Nisan 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/14/ct/haber,AB91E23E5E2545C783873E87D6AF1F54.html
Tüm hakları saklıdır.