Kendine özgü ve bizde pek bilinip yapılmayan türde bir siyasal sinema örneği. Bir tür 'docu-drama' (belgesel-drama karışımı) da denebilir. Ya da tümüyle bir dönem draması olarak nitelenebilir. Ne olursa olsun, ilk bakışta ilginç, hatta heyecan verici. 12 Eylül'ü hazırlayan günleri, özetle müdahale öncesi üç ayı ve sonrasında da, Turgut Özal'ı iktidara getiren seçimlere kadar olan dönemi anlatıyor film. Yakın tarihimiz açısından çok önem taşıyan bu uzun dönem, keşke ilk planlandığı gibi bir TV dizisine dönüşseydi.. Daha çok şey söylenebilir, ayrıntılara eğilme imkânı doğardı. Film, bu haliyle tüm o çalkantılı dönemin kaba bir özeti gibi duruyor. Bir yandan sokak anarşisi, önemli birkaç cinayet, vuruşanları temsil eden birkaç eylemci genç ve onları ipin ucunda oynatan CIAAnkara işbirliğinin birkaç kilit ismiyle veriliyor. Öte yandan, ihtilali yapanlar, başta general Evren, ana hatlarıyla ele alınıp işleniyorlar. Bir başka cephede ise müdahalenin kurbanları, yani soluğu Zincirbozan'daki 'zorunlu istirahat'te alan politikacı takımı sunuluyor. Yani özellikle Demirel ve Ecevit çiftleri. Film, bir anlamda kendine koyduğu sınırların sıkıntısını yaşıyor. Bırakınız dış ülkeleri, bizde bile ilgiyle izlenmesi, ancak dönemi yaşamış olup en azından en önemli olayları hatırlayanlar için söz konusu. Demek ki çok geniş seyirci kitlesi için, film kolay çözülemez şifrelerle dolu bir bulmacaya benziyor. Her şeyi kavramak istiyorsunuz, ama çok fazla şansınız yok. Çok genel bir bakışla anlatılan olaylardaki neden-sonuç ilişkisi istendiği ölçüde ortaya konamadığı gibi, ciddi 'casting' hataları da var filmde. Çok iyi tanıdığımız kimi kişilikleri kabullenmek kolay olmuyor. En başarılı olanlar, Demirel çiftinde Haldun Boysan ve Ayşe Tunaboylu. Özellikle Tunaboylu, yüreğe işleyen bir Nazmiye Demirel portresi çiziyor ve göründüğü tüm sahnelere damgasını basıyor. Keşke Nazmiye Hanım bu filmi eşiyle birlikte izleyebilse. Acaba ne derdi? Evren'de Suavi Eren fiziksel benzemezliğine karşın kısmen inandırıcı olabiliyor. Özal'ı oynayan İsmail İncekara da çok iyi. Ecevit çifti ise pek benzememiş. En ilginci, Kaya adlı eylemciyi oynayan oyuncu, aslında Bülent Bey'e çok daha fazla benziyor. Kimse bunu fark etmemiş mi? Suna Selen, Rahşan Hanım'ın havasını verebiliyor, ama onun 1980 yılındaki hali için yaşlı kalıyor. En önemli şeylerden biri, filmin 12 Eylül'deki CIA etkisi konusundaki abartılı tavrı. Tamam, belki dünya üzerinde CIA'in karışmadığı bir devrim, isyan veya müdahale yok. Ama filmde gösterilen düzeyde ve kıvamda mı? Her şey bir yana, Özal-CIA ilişkileri ve 'karanlıklar prensi' Richard Perle ve adamlarının seçimlerin sonucunu önceden tıpatıp bilmeleri, adeta mizah düzeyine erişiyor: 60 milyonluk bir toplumun nabzını böylesine tutmak hangi babayiğidin harcı? Velhasıl belli bir merakla izlenmesine karşın, tam doyurmayan bir film bu. Ama bu tür filmler çoğalmalı, yapılmalı, teşvik edilmeli. Başka türlü, ulusal kimlik arayışımızın önemli bir alanı olan tarihimize karşı ilgi ve bilgiyi hiç sağlayamayacağız.
ZİNCİRBOZAN **
Yönetmen: Atıl İnaç/
Senaryo: Avni Özgürel/
Görüntü: Gökhan Tiryaki/
Müzik: Emre Dündar/
Oyuncular: Haldun Boysan, Suavi Eren, Bülent Emin Yarar, Ayşe Tunaboylu, Suna Selen, Ege Aydan, Mehmet Ali Nuroğlu, Emre Karayel, Türkü Hazer, Volga Sorgu, Ekrem Akakçe, Ken Dakan, Ahmet Saraçoğlu, vs./ Digiturk-Kenda yapımı.
Yayın tarihi: 14 Nisan 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/14/ct/haber,3CDA23737F88496BBA3F9CE6F2E31AC9.html
Tüm hakları saklıdır.