Nazi diktatörü Adolf Hitler, "10 kez tekrarlanan yalan, yalan olarak kalır. Ama 10 bin kez tekrarlanan yalan, gerçeğe dönüşür" demişti. Onun Propaganda Bakanı Joseph Göbbels de eklemişti: "Bir yalan ne kadar büyükse, o kadar kolay yutulur."
Ankara'da şu sıralar dezenformasyona dayalı propagandanın bu ustalarına bile parmak ısırtacak bir "Savaş" yaşanıyor. Hemen tümü virüslü bilgilere dayalı bir "Kirli savaş".
Paranoyanın kol gezdiği böyle bir ortamda akıl sağlığını korumak ve doğruyu eğriden, gerçeği yalandan ayırmak hiç de kolay değil.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt dün "Tarihi" basın toplantısında bunu yapmaya çalıştı. Çok da başarılı oldu. zellikle herkesin aklındaki "Cumhurbaşkanı seçimi için Türk Silahlı Kuvvetleri ne düşünüyor" konusunda.
Tuzak soruları bile ustalıkla savuşturan Org. Büyükanıt'ın duruşu açık, çizgisi dümdüz: "Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başkomutanıdır. Bu yönüyle Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yakından ilgilendirmektedir. Hem vatandaş, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir personeli olarak, cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde bağlı bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz."
Bu ifadeler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve komuta kademesinin, hukuka, yasalara ve demokrasiye bağlılığının güvencesi anlamına geliyor.
Bu ifadeler, Başbakan Erdoğan'ın olası adaylığına yeşil ışık yakılmasa da, kırmızı ışığın da yakılmadığını gösteriyor. Işık "Sarı"da duruyor. Bu ifadeler, Erdoğan'ın sık sık vurguladığı, en son önceki gün tekrarladığı "Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerine sahip çıkan omurgalı bir siyaset yapıyoruz" teminatının geçerli kabul edildiğini gösteriyor.
Özal emsaline güvenmek Ve nihayet,
bize göre, bu ifadelerle, tıpkı merhum Turgut Özal'a olduğu gibi, Erdoğan'a "Yapıcı bir ihtiyatlılık içinde" şans verilmesinin yolu açılıyor. Ya da en azından yol kapatılmıyor. Özal o şansı sonuna kadar iyi kullandı. Geçmiş siyasi çizgisinden kaynaklanan korkuları, vehimleri ve kaygıları boşa çıkardı, tarihe cumhuriyetin temel değerleriyle kavga etmeyen cumhurbaşkanı olarak geçti.
Peki, Org. Büyükanıt'ın bu konudaki "Umutları" -anrı korusun-boşa çıkarsa ne olur? Yanıtın ipuçları da onun 16 Mart'ta Harp Akademileri'nde yaptığı uzun konuşmada gizli:
"Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumunda itici güç olan laiklik, akılcı ve bilimci tutumun ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak büyük fedakarlıklar sonucu oluşturulan, çağdaş uluslar arasında onurlu bir yere sahip olmamızı sağlayan laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi geçmişin karanlık günlerine döndürmek, ülkenin ulus devlet, üniter devlet ve laik yapısını bozmak, birliğimizi ortadan kaldırmak, sonuç olarak, bölünmeye hazır bir Türkiye görmek isteyenlerin var olduğu bir gerçektir. Tüm bu şartlar altında, Atatürkçü Düşünce Sistemi doğrultusunda Türk devrimine sahip çıkma görevi, bütün Türk ulusuna verilmiştir.
Yüce Önderimizin ifade ettiği gibi, 'Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olacaklardır' ve olmalıdırlar.
" Org. Büyükanıt'ın "Meşru çizgiyi korumaya sonuna kadar kararlı" bir profil çizmesi, sanıyoruz "Laik cumhuriyet elden gidiyor" paranoyası içindeki bazı çevrelerde düşkırıklığı yarattı. Onlara da yine Org. Büyükanıt'ın ağzından, Harp Akademileri'ndeki konuşmadan bir cümleyle yanıt verelim:
"Hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bir kapıkulu askeri olarak görmesini istemiyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri anayasal bir kurumdur."
Yayın tarihi: 13 Nisan 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/13//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.