|
|
Selam dünyalı biz dostuz
Sanırım, Doğa Bekleriz, kulaklarını Japon yapıştırıcısı ile yapıştırdığında, yapıştırıcının bir kısımı kulaklarına kaçıp duyma seviyesini aşağılara çekti. Görünüşe göre Doğa'nın ağzından çıkmaya hazırlanan lafı beyni, beyninde oluşup ağzından çıkanları ise kulakları duymuyor. Artık yapıştırıcı kulağını mı, beyin damarlarını mı tıkadı bir şey söylemek zor tabii. Salı günkü Kelebek'in ön sayfasında, kısa ama kerameti kendinden makbul bir açıklaması vardı. Neden anlamadım ama Şebnem Schaeffer'in siyasete atılması konusunda inanılmaz saçma bir açıklama yapmış. Güzel kulaklı kızımız demiş ki: "Bir kere Şebnem Almanyalı. Bizler Türküz. Almanya'da yetişmiş. Bizim gelenek, görenek, örf ve adetlerimizden bi haber. Biz Türküz, o Almanyalı (Az önce açıkladığım gibi kulaklar, ağızdan çıkanı biraz yavaş işittiği için bunları tekrarlamış). Türkçe'yi bile doğru dürüst konuşamıyor. Kendini ifade edemeyen bir insan bir partiyi nasıl temsil edecek?" Ne güzel konuşmuş değil mi? Bu Almanyalı- Türk saçmalığını ne güzel de bulmuş! Çok yaratıcı değil mi? Allahtan Almanya'da yaşayan Türkler'in Alman Meclisi'ne girmelerine, oy vermelerine falan böyle yaklaşmıyor kimse! Ve Almanya'dan sınır kapılarına gelip oy veren gurbetçiler için de bizim insanlarımız böyle düşünmüyor. Irkçılığın bu kadar seviyesizce, aptalca ve salakça yapıldığına tanık olmak çok tatsız! Şebnem'in Türkçe'yi tam bilmediği falan konusuna bile çocuklar dahi güler... Lakin biliyorsunuz meclise girmenin artık ön şartları değişti. Sağlam bir şekilde tükürüp, tükürüğünüzü 2 metre ileri rakip milletvekiline denk gelecek şekilde sallayabiliyorsanız, kavgalarda sesiniz en yüksek şekilde bağırabiliyorsanız ve sağlam bir uçan tekmeniz varsa tamamsınız demektir! Bir de bel fıtığı olma şartı var ama o Çankaya kriterleri arasında sayılıyor bu günlerde. Yani daha sosyetik bir şey...
|