| |
Partilerin bütçesi
Siyasi Partiler Kanunu'nda, partilerin gelir kaynakları 11 maddede sıralanıyor. Hazine yardımı bu kalemlerin en sonunda yer alıyor. Ancak CHP'nin 85 milyon YTL olarak bağlanan 2007 bütçesinde öngörülen gelirlerinin 79.8 milyon YTL'sini bu son kalem, Hazine yardımı oluşturuyor. Bu da CHP'nin çarkını döndürebilmek için yüzde 94 oranında devlete bağımlı olduğu anlamına geliyor. AK Parti için de durum farklı değil ; onun bütçesinde devlete bağımlılık yüzde 98.5 olarak belirtiliyor. İlginç olan şu: CHP'nin 558 bin üyesi var. AK Parti de 2 milyon 794 bin üyesi olduğunu söylüyor. İki partinin tüzüğünde üyelik koşulları arasında düzenli aidat ödemek de sayılıyor. Ama iki parti bütçesinde de üye geliri yok. Biliyoruz; ikisi de bu durumu "Üyelik aidatını örgütlere bırakıyoruz" diye açıklayacaklar. Ancak sadece onlarda değil, tüm partilerde örgütlerin gelirgider kayıtları asla düzgün tutulmadığı ve bunun hesabını soran çıkmadığı için, doğrusu gerekçelerini inandırıcı bulmak hayli zor. Bize göre, yine diğer partilerde olduğu gibi, AK Parti ve CHP'de de üye aidatlarının tahsili pek önemsenmiyor. AK Parti tüzüğünde bu "Bedavacı" üyeler için herhangi bir yaptırım yok. Ama CHP'de var. Tüzüğün 7'nci maddesinde şöyle deniyor: "Parti üyeleri bağlı oldukları ilçe başkanlıklarına yılda 12060 YTL arası ödenti verirler. Ödenti yükümlülüğünü yerine getirmeyen üyeler parti içi seçme ve seçilme haklarını kullanamazlar." Biraz şeytanın avukatlığını yapmak gibi olacak ama bu "Yaptırım" CHP genel merkezinin eline müthiş bir koz veriyor. Ya da verebilir. Örneğin bir ilçe veya il kongresinde genel merkezin hoşuna gitmeyecek sonuç ortaya çıktığında, pekala oy kullanan delegelerin, dahası o delegeleri seçen düz üyelerin aidat ödemeleri araştırılıp, bulunacak açıkla kongre sonuçları "Tüzüğe aykırılık" gerekçesiyle iptal edilebilir. Ayrıca malum seçim yılındayızgenel merkez yine üyelik yükümlülüklerinin yerine getirilmemesini gerekçe göstererek, istediği veya istemediği yerde önseçim yaptırmayabilir. Çok mu kuşkucu olduk dersiniz?
Devlete bağlı demokrasi Şaka veya ciddi tüm bu sakıncalar bir yana, partilerin 1990'larda yüzde 30'lar düzeyinde olan Hazine yardımına bağımlılığının günümüzde yüzde 90'lara çıkması, siyasal düzenimiz açısından önemli sorunlar doğuruyor. Her şeyden önce partilerin tabanla ilişkilerini zayıflatıyor. Parti içi demokrasinin işlemesini engelliyor. Mali güç genel merkezde toplandığı için örgütlere baskı, hatta tahakküm yolunu açıyor. Siyasetin sadece profesyonel kadrolarca yapılmasına neden oluyor... Bunlar partilerin iç düzenleriyle ilgili sıkıntılar. Bir de Hazine yardımından yararlanma koşullarının yol açtığı eşitlik ve çoğulculuk ilkelerinin zedelenmesi gibi demokrasinin özünü tahrip edebilecek tehlikeler var. Çözüm? Batı'da olduğu gibi, partilerin gelirlerinde devlet yardımı oranına tavan getirmek. Partileri, yasada sayılan diğer gelir kalemlerini, özellikle aidat ve bağış kaynaklarını değerlendirmeye zorlamak. Bağışların partileri baştan çıkarabileceği, bazı kesimlere "Borçlu" duruma getireceği söylenebilir. Doğru. Ancak bunun da çözümü varSiyasetin finansmanının şeffaflaşması. Zaten Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı ve Dışişleri Bakanı Gül'ün 11 ay önce "9'uncu Reform Paketi"ne koyduğu yasa tasarısı da bu konuda ciddi önlemler öngörüyor. Başbakan Erdoğan yasanın "Seçimlere yetiştirilmesini" istemişti. Sahi, ne oldu?
|