Uluslararası Para Fonu (IMF) "Madde IV Görüşmeleri" kapsamında hazırladığı raporunda, enflasyondaki düşüşün istenilen noktaya ulaşmadığı, yeni enflasyon hedeflemesinde Merkez Bankası'nın operasyonel bağımsızlığı ve esnek kur rejiminin düşük enflasyon için gerekli olduğu kaydedildi.
Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan açıklamada, IMF'nin ana sözleşmesi gereğince tüm üye ülkelerle düzenli aralıklarla "Madde IV Görüşmeleri" adı verilen görüşmelerde bulunduğu hatırlatıldı. Açıklamada söz konusu görüşmeler kapsamında ülkelerin orta ve uzun vadeli ekonomi politikaları incelendiği ve heyetin ziyareti sonrasında üye ülke yetkililerine kısa bir değerlendirme notu sunduğuna işaret edildi.
Söz konusu IMF heyetinin değerlendirme raporunda, Türkiye'nin 2001 yılından bu yana etkileyici bir makroekonomik performans sergilediği kaydedildi. Raporda, "Mali disiplin ve bağımsız merkez bankası tarafından yürütülen ihtiyatlı para politikasının bileşimi, düşük enflasyon, azalan kamu borcu ve özel sektörün öncülük ettiği yüksek büyümeden oluşan olumlu bir döngü yaratmıştır. Siyasi istikrar, yapısal reformlar ve elverişli dış koşullar bu iyi performansın gerçekleşmesine yardımcı olmuştur. Özellikle bankacılık sistemi gözetim çerçevesindeki iyileşmeler, vergi reformu ve özelleştirmeler, bankacılık sistemini güçlendirmiş, doğrudan yabancı yatırımları teşvik etmiş ve verimliliği artırmıştır" denildi.
Yakın dönemde, ekonomik koşulların daha az elverişli olduğu bir döneme girildiğini işaret edilen raporda, büyümenin 2001 krizi sonrası sıçramasının ardından yüzde 7.5'dan fazla bir oranda yavaşladığı kaydedildi. Geçen yıl finansal piyasalarda görülen dalgalanma ve artan cari açık piyasalardaki güven ve risk primi üzerinde etki ettiği belirtilen raporda, bunun yavaşlamaya katkıda bulunduğuna dikkat çekildi.
"GSMH'NİN BÜYÜMESİ YÜZDE 5 OLACAK"
Raporda, buna paralel olarak enflasyonda gözlemlenen yükselme eğilimine tepki olarak artırılan faiz oranlarının, kredi artış hızını düşürerek iç talebin ivmesini azalttığına işaret edildi. Gelecek dönem için raporda, GSYİH büyümesinin yavaşlayarak yaklaşık yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmesinin beklendiği kaydedilen raporda, "Potansiyele yakın seyreden ekonomik aktiviteyle enflasyon oranları hedefe tedricen yakınsayabilecektir. Cari açık trendinin 2007 yılında tersine dönmesi (daha ılımlı iç talep büyümesi, düşük petrol fiyatları ve Türkiye'nin başlıca ticari ortaklarının güçlü büyümesinin yardımıyla) beklenmekle beraber, dış finansman ihtiyacı halen yüksek düzeyde olup, bu durum ekonomiyi finansal piyasalardaki dalgalanmalara karşı duyarlı kılmaktadır" görüşüne yer verildi.
Bu çerçevede, Madde IV görüşmeleri potansiyel büyümeyi yükseltecek ve dış şoklara karşı dayanıklılığı artıracak politikalar üzerine odaklandığı belirtilen raporda, mevcut büyümenin Türkiye'nin uzun dönem ortalamasından yüksek olsa da, bir çok yükselen piyasa ekonomisinde görülen büyüme oranlarının halen gerisinde ve işsizliğin yüksek seviyesini koruduğu vurgulandı. Raporda, büyüme potansiyelinin artırılması, piyasaların ve potansiyel yerli ve yabancı yatırımcıların güveninde kararlı bir iyileşme gerektirdiği ifade edildi. Raporda, yetkililerle yapılan görüşmelerde bu amaca ulaşmaya yönelik politikalar üzerinde görüş birliği sağlandığı kaydedildi. Raporda uygulanması gereken politikalar şöyle sıralandı:
"-Maliye ve para politikalarındaki disiplininin, düşük enflasyonu güvence altına almak ve özellikle halen yüksek seviyede bulunan kamu borcundan kaynaklanan kırılganlıkları azaltmak amacıyla sürdürülmesi,
-Verimliliği desteklemek ve istihdam ve yatırımı artırmak amacıyla arz odaklı yapısal reformların ilerletilmesi, -Bu politikaların başarılı bir şekilde uygulanması potansiyel büyümeyi yüzde 5'in oldukça üzerinde bir seviyeye yükseltecektir. Daha güçlü büyüme ise, ekonominin, cari işlem hesabı açıklarının sürdürme yetisini iyileştirmek ve dış finansmanı doğrudan yabancı yatırım gibi daha istikrarlı kaynaklara yöneltmek suretiyle, dış şoklara karşı hassasiyetini azaltacaktır.
"EFLANSYONDAKİ DÜŞÜŞ İSTENİLEN NOKTAYA ULAŞMADI"
Düşük tek-haneli enflasyonun, güçlü ve istikrarlı orta-vadeli büyümeyi destekleyeceğine işaret edilen raporda, geride kalan beş yıllık dönem içerisinde enflasyondaki ciddi düşüşün güveni pekiştirdiği ve politika kredibilitesini artırdığı ifade edildi. Raporda, "Ancak, enflasyondaki söz konusu düşüş henüz istenilen noktaya varmamıştır. Uluslararası tecrübe düşük enflasyonun büyüme üzerindeki faydalarını açıkça ortaya koymaktadır. Enflasyondaki düşüş eğiliminde geçen yıl meydana gelen kesintiye rağmen, enflasyonu yüzde 4'lük hedefe düşürmek için gerekli nihai hamleyi yapmak için yetkililerin elinde eşsiz bir fırsat görülmektedir" denildi.
Bu açıdan bakıldığında, faiz oranlarının mevcut seviyesinin "uygun" bulunduğu raporda, "Enflasyonda hedefe doğru bir yakınsama gerçekleşmediği takdirde merkez bankası politikasını daha da sıkılaştırmaya hazırdır. Enflasyonun somut bir şekilde düşüş eğilimine girdiğinin teyit edilmesi halinde, faiz oranları ihtiyatlı bir yaklaşım çerçevesinde düşürülecektir. Yeni enflasyon hedeflemesi rejimi altında Merkez Bankası'nın operasyonel bağımsızlığı ile esnek kur rejimi, düşük enflasyon için gereklidir" değerlendirmesi yapıldı.
KAMU HARCAMALARI BELLİ SINIRLAR ALTINDA TUTULMALI
2007 kamu mali hedeflerinin karşılanmasıyla ilgili olarak raporda, enflasyonun düşürülmesine ve finansal piyasa güveninin muhafaza edilmesine yardım edeceği kaydedildi. Raporda şu ifadelere yer verildi:
"Son yıllarda istikrarlı biçimde sürdürülen faiz dışı fazla; kamu borcunun hızla azaltılması, enflasyonun düşürülmesi, reel faiz oranlarının aşağıya çekilmesi, özel yatırımlar için kaynak yaratılması ve ulusal tasarrufların desteklenmesinde çok büyük faydalar sağlamıştır. GSMH'nin en az yüzde 6.5'i seviyesinde bir faiz dışı fazla hedefinin sürdürülmesi söz konusu eğilimleri daha da güçlendirecek, cari açığı sınırlı seviyede tutacak ve ekonomiyi olumsuz şoklara karşı koruyacaktır. Bu amaca ulaşmak için harcamaların belli sınırlar dahilinde tutulması büyük önem arz edecek olup, bütçe kalitesini azaltan ve vergi tabanını daraltan bir defaya mahsus girişimlerden kaçınılmalıdır".
BORCUN SEVİYESİ GSMH'NIN YÜZDE 30'UNA DÜŞMELİ
Maliye politikalarıyla ilgili olarak raporda orta vadede, başarılması gereken konunun, kamu borcunun düşürülmesi ve bozucu etkileri olan vergilerin azaltılmasına yönelik temel hedeflere odaklanılması suretiyle oluşturulması olduğu belirtildi. Borcun daha güvenli bir seviyeye (net bazda GSMH'nin yaklaşık yüzde 30'u) düşürülmesinin orta vadede kamu maliyesi önceliği olduğu konusunda mutabakat oluştuğu anlatıldı. Bu hedefe yönelik olarak, GSMH'nin yüzde 6.5'i seviyesindeki faiz dışı fazla hedefinin 2008 sonuna kadar muhafaza edilmesi konusunda uyarıda bulunulan raporda, daha sonra, borç hedefinin ulaşılabilir olması koşuluyla, faiz dışı fazla hedefinin düşürülmesi imkanının oluşabileceğine işaret edildi.
"HARCAMA ARTIŞI VEYA TOPLAM AÇIĞA BİR SINIR KONULMALI"
Raporda, bu aşamada maliye politikası için yeni bir çapaya ihtiyaç duyulacağı belirtildi. Raporda, "Bu kapsamda yetkililere, maliye politikasına ilişkin bir kuralın (harcama artışı veya toplam açığa bir sınır konulması gibi) dikkate alınması" önerildi. Harcama üzerine açık bir sınır getirilmesi sadece borcun düşük seviyede kalmasına yardımcı olmakla kalmayacağına dikkat çekilen raporda, aynı zamanda istihdam ve banka aracılık işlemleri üzerindeki yüksek vergi yükünün azaltılması gibi büyümeyi artırmaya yönelik vergi reformları için de kaynak yaratacağı kaydedildi. Raporda, herhangi bir maliye politikası kuralının etkili olabilmesi için, kamu mali yönetiminde ve mali şeffaflıkta süregiden iyileştirmelerle ve özellikle ihtiyari olmayan harcamaları belli sınırlar içinde tutmaya yönelik kamu personel ve sosyal güvenlik reformları gibi tedbirlerle desteklenmesi gerektiği vurgulandı.
SEÇİM SONRASI YENİ BİR YAPISAL REFORM GÜNDEMİ ORTAYA KONMALI
Raporda, seçimin hemen sonrasındaki dönemin, yeni bir yapısal reform gündeminin ortaya konması için bir fırsat olduğu kaydedildi. Raporda, "İçinde bulunulan dönem, büyümenin, dinamik yükselen piyasa ekonomilerinde görüldüğü gibi yüksek seyirde devam etmesi için gerekli reformların hazırlıklarına başlanması zamanıdır. Bu aşamada, uzun vadeli kamu mali tasarruflarının güvence altına alınmasına, verimlilik ve istihdamın desteklenmesine yönelik tedbirler öncelikle ele alınmalıdır" denildi.
"SOSYAL GÜVENLİK REFORMU YENİDEN HAYATA GEÇİRİLMELİ"
Reform gündeminin en temel unsurlarından birinin sosyal güvenlik reformunun yeniden hayata geçirilmesi olduğu vurgulanan raporda, "Anayasa Mahkemesi 2006 yılında kabul edilen sosyal güvenlik kanunun önemli maddelerini iptal etmiştir. Ancak söz konusu reform, emeklilik ve sağlık sistemlerinde ileride büyük açıklar oluşmasının engellenmesi ve büyümeyi artırıcı diğer refomlar için gereken mali kaynağın oluşturulması için hayati önem taşımaktadır" ifadelerine yer verildi. Raporda, reform kapsamında öngörülen tasarrufları yaratabilecek revize bir kanunun "erken bir vakitte" kabul edilmesi tavsiye edildi. Aynı zamanda raporda, sosyal güvenlik katkı paylarının tahsilatını ve sağlık harcamalarının maliyet etkinliğini artıracak ek idari düzenlemelerin yapılması da dikkate alınması istendi.
"BÜYÜME İSTİHDAM ARTIŞI VE İŞ GÜCÜ VERİMLİLİĞİNE BAĞLI"
Gelecek dönemde büyümenin büyük ölçüde istihdamın artmasına ve iş gücü verimliliğine bağlı olacağı kaydedilen raporda, görüşmelerde emek piyasası düzenlemelerinin yumuşatılmasının ve yüksek istihdam vergilerinin azaltılmasının işsizliği düşürebileceği, işgücü katılımını artıracağı ve ciddi düzeydeki kayıt dışı kesimi daraltacağı hususunda görüş birliğine varıldığı anlatıldı. Bu şekilde, verimliliğin artırılmasına ve ülkede hızla büyüyen nüfusun yanı sıra tarım sektöründen diğer sektörlere yaşanan kayma nedeniyle ortaya çıkan yeni istihdam yaratılması ihtiyacının karşılanabilmesine de yardımcı olunacağı söylendi.
Raporda, emek piyasasındaki katılıkları gidermek amacıyla atılabilecek adımlar arasında şunlar sıralandı:
"-Orta ve büyük ölçekli şirketler üzerinde işe almaya ilişkin bazı zorunlulukların kaldırılması,
-Zorunlu kıdem tazminatı sisteminin rasyonelleştirilmesi, -Daha esnek koşullu istihdam uygulamalarına izin verilmesi -İstihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılması'nın sayılabileceği" belirtildi. Raporda, "Reformun tümü kamu maliyesinde yapılacak tasarrufla gerekli kaynakların sağlanmasına bağlı olmak durumundadır" uyarı yapıldı.
Büyümeyi artırmak için aynı zamanda güçlü bir finansal sisteme de ihtiyaç duyulduğuna da dikkat çekilen raporda, finansal sistemin 2001 krizinden bu yana, son dönemde bankalara akan doğrudan yabancı yatırımları da dahil, önemli bir dönüşüm yaşadığına işaret edildi. Konut finansmanı (mortgage) yasasının kabul edilmiş olması, değişken faizli mortgage kredisi imkanının getirilmesiyle hane halkının krediye ulaşımını kolaylaştıracağından olumlu karşılanan raporda, sermaye piyasalarının daha da gelişmesi amacıyla, uzun vadeli Türk Lirası finansmanı imkanının artırılması ve maliyetinin azaltılması da dahil olmak üzere bazı adımların atılma imkanının olduğu düşünüldüğü ifade edildi.
Bu kapsamda öncelikler ise şöyle sıralandı:
"-Bütçe şartları elverdiği ölçüde finansal aracılık vergilerinin kaldırılması
-Başta Halk Bankası'nın halka arzının zamanlıca tamamlanması olmak üzere kamu bankalarının özelleştirilmesinin kararlılıkla ilerleme sağlanması." "BANKACILIK DENETİMİNDE GÖZETİM GELİŞTİRİLMELİ"
Finansal sektör geliştikçe kurumsal çerçevenin ve denetim altyapısının aynı paralelde geliştirilmesi büyük önem kazanacağı vurgulanan raporda, bankacılık denetimine ilişkin kurumsal çerçevenin modernizasyonunda son dönemde kaydedilen ilerlemenin devam ettirilmesi istendi. Bunun için gözetim uygulamalarının yeni Bankacılık Kanununda ortaya konan yüksek standartları karşılayacak şekilde daha da geliştirilmesinin öncelikli olduğu vurgulandı. "YENİ TİCARET KANUNU BİR AN ÖNCE ÇIKMALI"
Finansal sistemin giderek daha karmaşık bir yapıya kavuşmasının denetçilerin, riskleri konsolide bazda değerlendirmelerini zorunlu kıldığı belirtilen raporda, "Finansal risklerin daha yakından izlenebilmesi için şirket bilanço bilgilerinin kapsamının ve zamanlamasının da iyileştirilmesi gerekmektedir. Diğer birçok husus yanında, şirketlerin mali tablolarını Uluslararası Finansal Muhasebe Standartları'na uygun olarak hazırlamalarını zorunlu kılan yeni Ticaret Kanununun erken bir zamanda çıkarılması bu kapsamda yararlı olacaktır" görüşlerine yer verildi.
IMF heyeti raporunda, "Görüşmelerimiz yatırım iklimini iyileştirilmesine ilişkin olarak devam eden çalışmaların geliştirilebileceği birçok alan olduğunu ortaya koymuştur. Doğrudan yabancı sermaye girişleri, başta bankacılık, iletişim ve gayrimenkul alanlarında olmak üzere son yıllarda ciddi bir sıçrama göstermiştir. Doğrudan yabancı yatırımların gelecekte daha da artması için önemli bir imkan mevcuttur. Özelleştirme programının ilerletilmesi, Avrupa Birliği ile yakınsama amacıyla yürütülen reformların devam ettirilmesi ve piyasalara giriş önündeki engellerin azaltılması amacıyla ürün piyasası düzenlemelerinin yumuşatılması yeni özel yatırımları destekleyecektir" değerlendirmesi yapıldı.
"TÜRK EKONOMİSİNİN ÖNÜNDE DEVASA FIRSATLAR VAR"
Türk ekonomisinin önünde "devasa fırsatlar" olduğu anlatılan raporda, bundan sonra hedefin, son beş yılda ekonomi alanında gösterilen başarıların üzerine hızlı büyümeyi kalıcı kılmak, düşük enflasyon ortamını korumak ve ekonomiyi dış şoklara karşı daha dayanıklı ve esnek kılmak amacıyla yeni başarıları eklemek olması gerektiği kaydedildi.
"BAZI POLİTİKALARA KARŞI DİRENÇ OLABİLİR"
Raporda, Türk ekonomisinin çok daha yüksek bir büyüme çizgisine çekilebilmesi için maliye ve para politikasında disiplinin korunması ve kapsamlı yapısal reformların bu politikalara eşlik etmesi hayati önem taşıdığı vurgulandı. Raporda, bu anlamda geniş bir gündem olduğu ve bazı reformlara karşı direnç olabileceği kaydedildi. Raporda, "Ancak, toplumun yaşam standartlarında kalıcı iyileşmeler şeklinde ortaya çıkacak kazanımların, bu yolda harcanacak çabanın hiç de boşa gitmediğini gösterecektir" denildi. ANKA