Mali disiplin ve kamu borcunda kazanımları koruma dönemi
Bu hükümetin en başarılı olduğu alanlardan biri bütçe disiplini. İster bir kerelik gelirlerle olsun, isterse kısmen makyaj olsun sonuçlar üst üste birkaç yılı kapsıyorsa sorun yok. 2006 yılı bütçesi 3.9 milyar YTL ile beklenen milli gelirin 0.72'si düzeyinde açık verdi. Bu da bütçe performansı açısından tarihi bir başarıya işaret ediyordu. Faiz dışı fazla da beklenen milli gelirin yüzde 7.5'i gibi yüksek bir oranda çıkmıştı. Bundan sonra gözler toplam kamu sektöründeki yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla için, bütçe dışındaki kamu kuruluşlarının vereceği fazlaya veya açığa dönmüştü. İşte dün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan İstanbul'daki konuşmasında bunu beklenenden de erken açıkladı. KİT'ler de durumu değiştirmiyor. Toplam kamu sektörü faiz dışı fazlası bütçedekine çok yakın düzeyde çıktı: Yüzde 7.4. Bu oran yüzde 6.5 hedefinin oldukça üzerinde. Daha önce belirttiğim gibi, 2006, bütçe ve mali disiplin yönünden en başarılı yıl olarak kalmaya aday.
- Faiz dışı fazlada durum - Çünkü daha önceki yıllarda bu başarı yakalanamadı. 2001 krizinden sonra uygulamaya sokulan program çerçevesinde her yıl için toplam kamu sektörü faiz dışı fazla hedefi yüzde 6.5 alınmasına karşılık gerçekleşmeler şöyle oldu: - 2001 yılında yüzde 6.4, - 2002'de seçimlerin etkisiyle yüzde 3.7, - 2003'te yüzde 6.4, - 2004'te yüzde 7.1, - 2005'te yüzde 6.2, - 2007'de yüzde 7.4. Görüldügü gibi, en yüksek faiz dışı fazlanın sağlandığı yıl 2006. 2007 için dün Bakan'ın da söylediği gibi, bütçe açığı hedefi yüzde 2.7. Çifte seçimin yapılacacağı bir yılda yüzde 6.5'i tutturmak büyük başarı olur. Seçim ekonomisi uygulamalarının ilk örnekleri başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında popülist uygulamaların dozu çok daha fazla artabilir de.
- Oran azaltılabilir- 2008'in nasıl olacağını da bilemeyiz. Özellikle yerel yönetimlerde mali disiplin iyici bozulmuş. Harcamaları da şeffaf ve izlenebilir değil. Bu harcama eğilimi ile genel bütçeye ve kamu üzerine gelecek yıllarda önemli yükler getirebilirler. Kaldı ki, Türkiye'nin yüzde 6.5 faiz dışı fazlayı gelecek yıl sürdürmesine gerek kalmayabilir. Çünkü IMF programı bitiyor. Yerine bir başka program konulsa da, faiz dışı fazlanın daha düşük tutulma olasılığı yüksek. Unutmayalım ki, aradan geçen zamanda kamunun borcu önemli oranda azaldı. Yüzde 6.5 faiz dışı fazlanın konulduğu 2001 yılında net kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 90.4 iken 2006 yılında yüzde 48.2'ye indi. Bu yıl için de yüzde 43.5 hedeflendi. Dolayısıyla kamu borcunun yarı yarıya indiği bir dönemde dünyanın en yüksek faiz dışı fazlalarından birini vermeye devam etmenin gereği kalmayabilir.
- Borçlanma payı - Bunun oranı nadir bilmiyorum, tartışılabilir ama Türkiye koşullarında kamu borçlarını çok fazla düşürmenin de isabetli olacağını sanmıyorum. Çünkü, belli bir süreden sonra işbaşında aynı hükümet olsa bile, eğer borçlanma olanağı veya payı varsa, bunu kullanabilir ve yeniden borçlanmaya ağırlık veren politikalar izleyebilir. Vergi alacağına borç alır. Harcamalarını böyle yaparak siyasi çıkarını azamileştirir. Bu hükümet veya bu bakan yapmasa bile, başka bir hükümet ve başka bir bakan, eğer ortada bir borçlanma payı varsa, bunu pekâlâ yapabilir.
- Kazanımı korumak- Dolayısıyla böyle bir dalgalanmaya gitmektense kamu borçlanmasını sürdürülebilir bir düzeyde tutmak daha yararlı olabilir. İyileşmenin ardından kötüleşmenin gelmesi, sonrasında yeniden iyileşmeyi sağlamak için katlanılacak fedekarlıklar toplumu boşu boşuna yorabilir. Maliye Bakanı bugüne kadar izlediği politikalarla önemli bir başarı kazandı. Ancak bundan sonra daha da önemlisi, bu kazanımın korunması ve tersine çevrilmemesi olacak. Mali disiplinin istikrarını dikkatle izleyeceğiz.
- Sonuç - "Dizginsiz bir at, frensiz bir araba ve öz kontrolsuz bir kişi felâkete eşit uzaklıktadır" Sathya Sai Baba
|