|
|
Şiir, fethedilmeyi bekleyen kale midir?
19 Aralık 2002'de yitirdiğimiz Memet Fuat'ın anısına üçüncüsü düzenlenen Memet Fuat Eleştiri / İnceleme, Deneme, Yayıncılık Ödülleri'ni kazananlar geçen günlerde belli oldu. Cevat Çapan, Eray Canberk, Konur Ertop, Nurdan Gürbilek, Uğur Kökden, Hasan Kuruyazıcı ve Yurdanur Salman'dan oluşan Seçici Kurul'un değerlendirmesi sonucunda; Eleştiri / İnceleme Ödülü, Say Yayınları arasında çıkan Şiir Kuşatması kitabıyla Mustafa Öneş'e; Deneme Ödülü Satırlar Arasında Aylaklık başlıklı çalışmasıyla Oğuz Demiralp verildi. Yayıncılık Ödülü, Komşu Yayınevi ile Multilingual Yayınları arasında paylaştırıldı. Mustafa Öneş de benim gibi Memet Fuat'ın 'genç' çocuklarındandı. Öneş ile tanıştığımızda şiirler yazıyordu. 1967 yılında, 60 Kuşağı'nın dergisi olarak Alan'67'yi çıkardığımızda, şair kimliğiyle yer almıştı aramızda. O yıllar bir mısrası dilden dile dolaşırdı: "İnsanlar ses olur, sonra ölürler." Başka şairlerden önce kendi şiirini 'acımasız' bir eleştiri süzgecinden olsa gerek, şiirlerini bir kitapta toplamadı; oysa edebiyata şiirle başlamıştı.
'İCAZET ALIRDIK' Benim şiir, Öneş'in eleştiri dünyasında Memet Fuat'ın ayrı ve özel bir yeri vardır. 60'lı yılların ortalarında, yani yirmili yaşlarımızda Varlık dergisini çıkaran Yaşar Nabi, Yeni Dergi'yi yöneten Memet Fuat gibi edebiyat adamları bizim için ulaşılmaz varlıklardı. Bir anlamda, şair ya da yazar olmak onların icazetini almak gerekiyordu. Yaşar Nabi'ye şiir götürdüğünüz zaman, masasının ucunu gösterir, "Şuraya bırak," derdi. Tek başına hem dergiyi hem de yayınları yönettiği için işi her zaman başından aşkındı. Ama bilirdiniz ki iyi bir şiir yazmışsanız, o yıl dergide yayınlanmasa bile yıl sonunda mutlaka Varlık Yıllığı'nda yer alacaktır. Memet Fuat ise ışık gördüğü şair ve yazarlar ile muhakkak yüz yüze görüşmek isterdi. O yıllar Soyut dergisinde hemen her ay şiirlerim çıkıyordu. O şiirleri okuduktan sonra mesela beni, Süreyya Kanıpak'a (Berfe) sormuştur. Memet Fuat'ın de Yayınevi'ni yönettiği, Cağaloğlu'nda, Vilayet'in karşısındaki Vilayet Han'ın üçüncü katı bu yüzden genç yazarların uğrağıydı. Memet Fuat, bu tavrını aramızdan ayrılana kadar da sürdürdü. 80'li yıllarda Yazko Edebiyat dergisini çıkarırken de şiir isterken küçük notlar yazardı: "Sevgili Refik, bu ay öyle bir şiir gönder ki okuyanlar hoşnut olsun, Konur Ertop beğendiği için güzel bir eleştiri yazsın!" Öneş de bir anlamda Memet Fuat'ın izinden giderek genç şairlere kol kanat oldu. Sanırım 1986 yılıydı, 'eski' Galata Köprüsü yandıktan sonra, Haliç'e çekilip götürülecekti. Bir grup genç şair, köprünün kaldırılıp yerine yenisinin yapılmasını protesto için Eminönü'nde toplanmıştı. Aralarında Mustafa Öneş de vardı. Sormuştum o zaman, "Senin ne işin var aramızda?" "Ben" demişti, "artık şiir yazmıyorum, ama bu genç şairler üzerinde emeğim var, elbette aralarında olacağım." Öneş'in eleştiriye yönelmesinde de Memet Fuat'ın önemli katkısı olmuştur. O yıllarda Nazım Hikmet'in şiiri üzerine yazdığı eleştirisi ile Memet Fuat'ın yönettiği Yeni Dergi'nin denemeeleştiri ödülünü almıştı. Şimdi ise Memet Fuat anısına düzenlenen bir ödülün sahibi... Diyeceksiniz ki şiirin gözden düştüğü, kitapçı raflarından kaybolduğu bir dönemde şiir üzerine yazılan bir kitabı kim alır, kim okur, üstelik de adı Şiir Kuşatması ise... Öneş, "Şiir kitapları, eleştirmenler için fethedilmeyi bekleyen kaleler gibidir," diyor. Bu, okurlar için de geçerli. Öneş'in yazdıklarını okuyunca, şiir kalesini fethetmede rehberiniz olacağını göreceksiniz.
|