Gülme ruhun müziğidir
35 yıldır Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda oyunculuk, yöneticilik, sahne teknisyenliği, yer göstericilik, tuvalet temizleyiciliği, kostümcülük, boyacılık, marangozluk yapıyorum. Yani ben buranın starıyım pozlarına yatmadan her işin paçasına yapışıp, arkadaşlarımla birlikte tiyatro yapıyorum. İnsanın yaptığı işin her parçasını bilmesi gerektiğine inandığımdan dekor çakmaktan, elektrikçiliğe kadar her işi öğrendim. Okul mezunu tiyatrocuyum; ama okulda öğrendiklerimi tiyatrolarda, sahne üstünde, kuliste sınamış, bilgisini elden geçirip yenilemiş bir oyuncuyum. Okulda öğrendiklerini, işte sınamış, pratiğin içinde mesleği keşfetmiş bir oyuncu çıkarmaya çalıştım hep kendimden... Engin bilgisinden yararlandığım ustalarımdan birisi de Ulvi Uraz'dı.
PES ETMEYİN Müjdat Gezen, Ercan Yazgan, Tolga Tigin, Ali Yalaz, Zihni Küçümen, Ulvi Uraz Tiyatrosu'nda hem büyük roller oynar hem de dekor söker kurar, ışık ayarı yapardık. Ulvi Bey "Dekoru bilmeyen, ışıktan anlamayan mesleğin ruhunu yakalayamaz, onlardan iyi oyuncu olmaz," derdi. Nur içinde yatsın, hepimize çok emeği geçti. "Her çocuk bir evde doğar, büyür sonra belirli bir yaşa gelince kendi evi, kendi işi olsun ister. Sizler de kendi tiyatronuzu kuracaksınız bir gün, ümit ederim ki çabuk pes etmezsiniz," derdi hep. Pes etmek ne kelime; pilavdan dönenin kaşığı kırılsın... 35 yıl oldu, yola devam. 35. yılı şöyle oyuncuların da seyircilerin de çok eğleneceği, herkesin kafadan "Bu benim oyunum," diyeceği bir oyunla kutlayayım dedim. Buldum da istediğim oyunu... Benim Paris'te, Londra'da, Berlin'de, Atina'da uğurlu tiyatrolarım var. Türkiye'deki her tiyatro benim için çok uğurludur. Paris'teki Palais Royal'den aldığım oyunlar bizim tiyatroda efsane olmuştur: Çılgınlar Kulübü ve Oğlum Çiçek Açtı.
GRUP TEDAVİSİ Bu kez oyunu yine o tiyatroda buldum. 'Toc, toc' Fransızca, tedavisi olanaksız çatlaklıklar sözcüklerinin baş harfleri... Takıntılar üstüne muhteşem bir güldürü, Türkçe'ye uyarladım. İş-Sanat'ta başladık. Bugün, yarın Caddebostan Kültür Merkezi'ndeyiz. Sonra yine İş-Sanat, yine turneler... Her akşam seyirciyle birlikte bir grup tedavisinden geçiyoruz. Sahnedeki çatlaklara grup tedavisi yapılırken, ister istemez seyirci de grup tedavisinin ortasında buluyor kendini...
YÜZDE 97'MİZ TAKINTILI Oyundan sonra içeri gelip, "Bende ayrıca şu şu takıntılar var, onları da koyun oyuna," diyenler de var, "Hiç takıntım yoktur," diyenler de... Anlıyoruz en çok takıntı onlarda... Tak Tak Takıntı takıntılar, alışkanlığa dönmüş çatlaklıklarımız, yaşamımızı işgal eden, ele geçiren alışkanlıklarımız üstüne bir güldürü... Oyun gündelik yaşam içinde kıyısından geçtiğimiz, farkına varmadığımız, sıradan sandığımız küçük olayları örtülerinden sıyırıp önümüze koyuyor. Takıntılar, alışkanlığa dönüşmüş çatlaklıklarımız, yaşamımızı işgal eden tutturmalarımız... Onlardan kurtulmanın yollarını ararken hem kendimizle yüzleşiyoruz hem de onlardan kurtulmamıza yardımcı olacak 'öteki'ni keşfediyoruz. Yapılan bilimsel araştırmalara göre insanların yüzde 97'si takıntılı... Geriye kalan yüzde 3'ü de sıkıcı olanlar herhalde...
DAVETİYE AVCILARI Dün akşam sevgili dostlarım Ayşegül ve Ömer Dinçkök, 10 tane bilet alıp tiyatroya geldi. En iyi arkadaş, bilet alan arkadaştır, davetiye avcılarından hazzetmem. Kulise gönderdikleri armağan paketinin içinden şöyle bir kart çıktı: "Gülme ruhun müziğidir. Grisi çok, gülümsemesi maalesef gittikçe azalan dünyamızda bize kahkahalar attırdığın için teşekkürler... Ayşegül-Ömer..." "Evet, yazdıkları çok hoşuma gitti; herkesle paylaşacağım bunları," dedim. Beraber yemek yedik, sonra eve gittim. Getirdikleri muhteşem konyağı açtım, kadehi doldurdum, bir yudum aldım, şimşek çaktı, proje zihnimde belirdi. Bir kampanya... Fevkalade... Evet, 35 yıldır oyuncu, yazar, çizer, dekor taşır, kostüm diken arkadaşlarımla birlikte hem biz hem seyircilerimiz ruhlarımızın müziğini dinleyelim diye tiyatro yapıyoruz. Kahkahalar atarak sıradanlığa meydan okuyoruz. Gülüyoruz... Güldürüyoruz... Ruhlarımızın müziğini, şarkılarını dinliyoruz. Dilerim içinizdeki, içimizdeki müzik hiçbir zaman bitmez. Ha kampanya ne mi? Haftaya...
|