|
|
|
|
Ezilmediler, yenilmediler
Rolling Stone dergisi editörü Mehmet Tez, Türkiye'de hükümet karşıtı düşünceleri ya da halkın sorunlarıyla ilgili cesur açıklamalarda bulunacak, Bush aleyhtarı Dixie Chicks grubu gibi 'babayiğit' bir sanatçı var mı?" sorusunu masaya yatırdı.
Gerçek starlar aranıyor
"Bush'la aynı memleketten olmaktan utanıyoruz," diyen Teksaslı Dixie Chicks grubu, beş Grammy ödülü aldı. Bizdeyse tüm starlar başbakan ve bakanlar kuruluyla her konuda tam bir uyum içinde. Aksini ispat eden bir kanıtınız var mı?.
Geçen hafta müzik dünyasının en önemli ödülleri dağıtıldı ve Dixie Chicks beş dalda ödül aldı. Başkan Bush'un hemşehrisi Texaslı bu üç kıza ödüller, elbette sadece güzel country pop şarkıları söyledikleri için verilmedi. Onlar Amerika'da bir süredir konuşma özgürlüğünün sembolü olarak görülüyor. Kendilerine karşı yürütülen anti kampanya karşısında hiç geri adım atmadılar. Tehditlere ve aşağılamalara boyun eğmediler. Verilen ödüller aynı zamanda kendilerine duyulan sempatinin ve verilen desteğin de ifadesi. Dixie Chicks'in 'cici kızlar' statüsünden 'vatan haini' olarak aşağılanmalarına uzanan yol, aslında bize pek de yabancı değil. Grup üyelerinden Natalie Maines, İngiltere'deki bir konserlerinde Bush için "Teksaslı olarak Başkan Bush'un da Teksaslı olmasından utanç duyuyoruz," demişti. Sonra Amerikan basını en saygınından en magazinine onları, Ahmet Kaya'dan Orhan Pamuk'tan beter etti. Ülkede onlar üzerinde bir konuşma özgürlüğü tartışması başlatıldı. Öyle ki Entertainment Weekly'nin kapağına çıktıklarında çırılçıplaklardı. Üzerlerinde 'Hainler', 'Dixie Fahişeleri', 'Konuşma Özgürlüğü', 'Kahraman', 'Saddam'ın Melekleri' yazıyordu. Yani haklarında farklı çevrelerde dile getirilen tüm ifadeler... Amerika'da onları aşağılayanlar olduğu gibi, söz söyleme özgürlüklerine sahip çıkanların da olduğu Grammy'lerle kanıtlandı. Bizde olsa nasıl garipseneceğini anlamak için mesela, Ahmet Kaya'nın o meşhur hadiseden bir yıl sonra Kral TV ödüllerinden beş adet aldığını düşünün, alkışlarla...
ORHAN BABA BİLE SUSTU Türkiye'de starsanız, suya sabuna dokunmama konusunda gizli bir anlaşmaya imza atmış gibisinizdir. Hiçbir ciddi konuda fikir beyan etmezsiniz, ağzınızdan tek kelime yorum alınamaz. Buna menajerinizden başlayarak zaten bir dizi profesyonel süreç engel olacak, filtre edecektir. Bunda elbette Kurtlar Vadisi dizisinin bile sansürlendiği bir ortamda, "Bize kim bilir ne yaparlar?" endişesi önemlidir. Ama toplumun gözü önündeyseniz, hep ben alayım olmaz. Elinizi taşın altına sokacaksınız. Korksanız da sokacaksınız. Herkesle iyi geçinerek, herkesi memnun etmeye çalışarak ancak 'devlet sanatçısı' olunur çünkü. Bugün koskoca Orhan Gencebay hâlâ "Ben arabeskçiyim, arabesk yaptım," demez. "Bana o zaman öyle dediler," der. Arabeski anlatmak için müzikal terimler kullanır. Yıllarca bu milletin bağrındaki ateşe tercüman olmuş Orhan Baba, kendini arabesk diye dinleyen milyonlarca insanın karşısına çıkıp da "Evet ben arabeskçiyim, sansür yedim şimdi de sansüre karşıyım," diyemiyorsa ben ne anladım starlıktan, babalıktan... Bülent Ersoy'un yaşadığı hayat mücadelelerle dolu. Peki kendisi hangi mücadeleye el verdi? Magazin haberleri dışında hakkında tek bildiğimiz ona asla "Ermeniyim," dedirtemeyeceğimiz. İbrahim Tatlıses siyasete atılacağını açıkladı. Peki, sizi gerçekten bu millete hizmet etmek için meclise girmek istediğine inandırabiliyor mu? Bugüne kadar Güneydoğu meselesinde o yöre insanının bilmediğimiz, konuşmadığımız hangi derdini dile getirdi, dünyalar kadar zengin bir ünlüsü olarak? Teoman'ın ağzından bugüne kadar çevre sorunlarına dair bir cümle duydunuz mu? Ya da mesela üniversiteli gençliğin sorunlarına dair bir ses çıkardı mı? Bir Mor ve Ötesi'ni hatırlıyorum, çevre konularında sesini yükselten ve inandığı şeyi çekinmeden dile getirip savunan şarkılarıyla, açıklamalarıyla. Konu sanatçı hakları ve telifler olunca bir araya gelip Ankara'ya yürümek iyi güzel de mesela İstanbul'un kaçak yapılaşması ve talan edilmesiyle ya da trafikle ilgili hangi ortak girişime imza atıldı? Bu kadar mı memnunuz belediyeden falan da sesimiz çıkmıyor... Mahsun Kırmızıgül, Orta Asya diktatörlerinin düğünlerinde şarkı söyleyen biri olmaktan bu kadar mı memnun? Türkiye'de seçim turlarına katılmak ve kalabalık toplamaktan öte hangi yaraya merhem oldu bugüne kadar? Ahmet Kaya'nın suçu neydi de kafasına çatal bıçak attık, ülkeden kovduk, düşüncesini ifade etti diye? "Kürtçe şarkı söyleyeceğim, klip çekeceğim," dedi. Bugün hepsi serbest. Ahmet Kaya, Jim Morrison'ın yanında Pere La Chaise'de toprağın altında... Mazhar Alanson o kıvrak zekâsını, şarkı sözü yazmadaki incelikli üslubunu ve yaratıcılığını, bir kez olsun ülkenin gidişatını eleştirmek için kullandı mı? Bize tarihe geçen bir iki cümle armağan etse fena mı olurdu, şöyle zehir gibi?
BLAIR GİDER, GEORGE KALIR Devir artık değişti. Devir büyük sorunlar devri ve star olmak, artık beraberinde sosyal bir sorumluluk da getiriyor. Kimse birilerinin eline bayrak alıp yürümesini beklemiyor. Bir siyasi görüşün peşine takılmasını da, siyaseten doğruluk adına yalandan bir iki kelam etmesini de, bildiriler yayınlamasını da. Ama söyleyin Allah aşkına, bütün starları başbakanla ve bakanlarla aynı şekilde düşünen bir ülke olabilir mi? Öyle değilse, nerede kanıtı? Yılların Bruce Springsteen'i, Bush'un ikinci kez seçilmemesi için karşı propaganda yürütüyor. Pearl Jam, Green Day, Blink 182 (bile) gibi pek çok grup (50 kadar isim) destek veriyor. Bush yönetimine bayrak açıyorlar. Irak'a girmenin yanlış olduğunu söylüyorlar. Düşüncelerini rahatça ifade edebiliyorlar. Dünyanın bugün yaşayan en büyük gruplarından Radiohead'in solisti Thom Yorke, 'Friends of Earth' hareketinde aktif rol alıyor. Küresel ısınmaya karşı çalışıyor ve mesela "Bir daha büyük konser vermeyeceğiz ,çünkü buralara yüz binlerce insan geliyor ve bu yüzden salınan karbon ısınmaya katkıda bulunuyor," diyebiliyor. Ona deli gözüyle bakabilirsiniz, ama o deli olmayı, sessiz kalmaya tercih ediyor. Çünkü 'deli' olarak bazı meselelere dikkat çektiğinin farkında. U2 solisti Bono, üçüncü dünya ülkelerinin dış borçlarını sildirmek için önayak olabiliyor. Metallica, hapisanelerdeki mahkûmların sorunlarına destek olmak için San Quentin'de konser veriyor. Hatırlarsanız bunu Johnny Cash de yapmıştı 50'lerde... Madonna bugün hâlâ her düşündüğünü açıkça söylüyor delikanlı gibi, eskiden olduğu gibi. Klibinde zenci İsa ile öpüşen bir kadından söz ediyorum. Ne Kilise'den ne Başkan'dan korkuyor. Seks kitabı da yayımlıyor, çocuk kitabı da. Korksa, Madonna olabilir miydi? Sinead O'Connor'ı hatırlar mısınız? Bir konserinde kilisede cinsel tacize dikkat çekmek için Papa'yı eleştirdi ve aforoz edildi. George Michael, başbakanı Tony Blair'i Bush'un köpeği olarak gösterdiği klibinden sonra en büyük kanallardan bile sansür yedi. Ne oldu? Blair gidici ama George Michael her zaman yanımızda bir 'play' düğmesi uzaklığında. Geçen yaz Kuruçeşme Arena'da Pink Floyd'un Roger Waters'ı sahnede meşhur Mother'ı söylüyor. Bir yeri şöyle şarkının: "Anne, hükümete güvenmeli miyim?" Roger başını iki yana sallıyor sessizce, izleyen 15 bin kişi alkış figan bağırıyor. Nutuğa gerek yok, biz tek bir kafa hareketine de razıyız. Bir tane Roger Waters'ımızın olmaması hepimizin suçudur, ayıbıdır. Bir ülkenin çağdaşlığı ve gelişmişliği sadece rakamlarla ölçülemez. "Canlarım ciğerlerim, bir tanelerim," diyenlerden sıkıldık. Gerçek insanlar görmek istiyoruz karşımızda...
MEHMET TEZ
|
|
|
|
|
|
|
|
|