Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Ocak ayındaki bütçede ortaya çıkan açıkla ilgili olarak, ''Benim gözlemlediğim, 2007 ile ilgili bazı giderlerin bir miktar öne çekilmesinden kaynaklanan belirli bir miktar normalin üstünde bir gelişme var'' dedi.
Brüksel ve Londra'da temaslarda bulunacak olan Başmüzakereci Babacan, Esenboğa Havalimanı'ndan ayrılmadan önce düzenlediği basın toplantısında sorular yanıtladı.
Babacan, bir gazetecinin Ocak ayında meydana gelen bütçe açığının nedenini sorması üzerine, bunun 2007 yılına ilişkin bazı giderlerin bir miktar öne çekilmesinden kaynaklandığını söyledi.
Babacan,
''2007 bütçesini temelden sarsacak, hedeflerinden uzaklaştıracak bir gelişme söz konusu değil. Yüzde 6,5 faiz dışı fazla hedefimiz 2007 yılının tümü için halen geçerli bir hedef'' dedi.
Babacan, mevsimsel sebepler ya da bazı özel gelir gider gelişmeleri nedeniyle bütçede ay ay farklılıkların yaşanabildiğini, bazı harcamaların ertelendiğini, bazı harcamaların ise öne çekilebildiğini ayrıca, bazı gelirlerinde beklenenden geç ya da erken gelebildiğini kaydetti. Bütün bu gelişmelere bakarak bütün bir yılı değerlendirmenin mümkün olmadığını vurgulayan Babacan, ''Tek tek, aya bakıp da yorum yapmayı ben uygun görmüyorum'' dedi.
Babacan, IMF heyetinin ziyaretine ilişkin bir soruya verdiği yanıtta ise bugün İstanbul'da çalışmalarına başlayan IMF heyetinin iki ana konu üzerinde duracağını, bunlardan birincisinin 4. madde çerçevesinde yapılacak olan olağan görüşmeler olduğunu, bu görüşmeler için üst düzey bazı IMF heyeti yetkililerin Türkiye'ye geleceğini, diğer görüşülecek ana konunun ise Stand-By düzenlemesinin 6. gözden geçirilmesi olduğunu anlattı.
IMF heyetinin bu ziyaretinde her iki ana konununda birlikte yürütüleceğini ifade eden Babacan, ''Bir taşla iki kuş vurmuş olacağız'' dedi.
Pazartesi günü Ankara'ya gelecek olan IMF heyetiyle kendisinin de bir toplantı yapacağını anlatan Babacan, heyetin ziyaretinde 2006 yılı bütçe görüşmeleri ve 2007 yılı bütçesine ilişkin beklentilerin ele alınacağını söyledi. Babacan, Stand-By çerçevesinde yapısal düzenlemeler konusunda fazla bir çalışmanın kalmadığını sosyal güvenlik reformu ile vergi reformunun iki yapısal konu olarak kaldığını bildirdi. Babacan, şöyle devam etti:
''Sosyal güvenlik reformuna ilişkin çok geniş bir çalışma yapmıştık ancak bu reform hükümetin dışındaki kurumların aldığı kararlar ve yaklaşımlar sonucu uygulanamadı. Sosyal güvenlik reformuyla ilgili artık bir karar vermek durumundayız. 1 Temmuz tarihi halen gerçekçi bir tarih mi değil mi kendi içimizde çalıştık değerlendirdik. Dünya Bankası ve IMF yetkilileri ile de istişare edeceğiz. ''
Babacan, Stand-By düzenlemesindeki ikinci yapısal konu olan gelir vergisi reformuyla ilgili olarak, bu reformun meclisin gündeminde olduğunu belirterek, ''O da bugün, yarın ya da en geç önümüzdeki hafta meclis genel kurulunda görüşülecek'' dedi.
Devlet Bakanı Babacan, bu iki yapısal reform konusu dışında para politikalarının da IMF heyetiyle ele alınacağını kaydetti.
''BİZ YAPIMIZIN SAĞLAMLIĞINA GÜVENDİKTEN SONRA BU TÜRDEN DALGALANMALAR GELİR GEÇER''
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, ''(Piyasalardaki dalgalanmalar) Bu aslında Türkiye'de, sermaye hareketleriyle ilgili vergi konulsun, sermaye giremesin, çıkamasın gibi günümüzün ekonomik gerçekleriyle örtüşmeyen fikirlerin ne kadar isabetsiz olduğunu da bize göstermiş oluyor, bunu aklından geçirmeye çalışan ya da sinyalini veren ülkenin başına ne geldiği malum'' dedi.
Brüksel ve Londra'da temaslarda bulunacak olan Başmüzakereci Babacan, Esenboğa Havalimanı'ndan ayrılmadan önce düzenlediği basın toplantısında, Çin'deki dalgalanmanın Türkiye ve diğer küresel piyasalara etkisi konusundaki bir soruya verdiği yanıtta, sermaye hareketlerini sınırlayıcı önlemlerin ne kadar isabetsiz olduğunun, Tayland'da ve sonrasında, gelişmekte olan piyasalarda meydana gelen gelişmelerin gösterdiğini söyledi.
Çin ile ilgili gelişmelerin oldukça önemli olduğunu, Çin'den önce de Tayland'da benzeri ciddi bir dalgalanmanın yaşandığını hatırlatan Babacan, ''Türkiye artık dışa açık bir ülke, dışa açık bir ekonomi'' dedi. Babacan, Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı göstermek açısından şu örneği verdi:
''Gençlik Parkı'nda bir havuz var kayıkla gezenleri özellikle yaz aylarında görürsünüz. Türkiye ekonomisi de buna benziyordu, şimdi artık durum değişti, Türkiye ekonomisi açık denizlere okyanuslara açılmış bir gemi. Dolayısıyla dışarıda olacak her türlü iklimden etkilenecek. Bazen dalgalı bazen fırtınalı olacak, ancak büyük denizlerde hareket etmenin her türlü avantajını biz bugüne kadar kullandık ve kullanmaya da devam edeceğiz.
Bundan sonra, bizim dışarıda olup bitenlerden etkilenmememiz artık mümkün değil, ancak önemli olan dışarıda olabilecek her türlü dalgalanmaların ekonomi üzerindeki etkilerinin sınırlı olması, kalıcı ve kötü sonuçlara gitmemesidir. Bugün Türkiye ekonomisi, 4-5 sene öncesine kıyasla çok daha sağlam bir yapıya kavuşmuştur. Bu korunaklı yapının en önemli ve sigorta diyebileceğimiz unsurlarından bir tanesi serbest kur rejimidir.
Pek çok göstergenin piyasada serbestçe oluşması, bu tür dalgalanmalarda otomatik dengeleyicilerin, otomatik ayarlayıcıların hemen devreye girmesini sağlıyor. Sermaye girişlerinde ve çıkışlarında serbest kur, yavaşlatıcı bir etkiye sahip bulunuyor.
Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 50'nin oldukça altına düşmüş durumda. Kamu borç stokunun kompozisyonundaki döviz cinsinden borçlanmaların eskiye oranla çok daha düştüğünü göreceksiniz, dolayısıyla hem daha küçük, hem de kompozisyon olarak daha sağlıklı bir borç stokumuz var.
Bankalarımız bugünlerde, sermaye yeterlilik rasyosu açısından baktığınızda, tarihinin en güçlü dönemlerinden birisini yaşıyor.
Açık pozisyona asla izin verilmiyor. Dolayısıyla kurdaki hareketlerden bankalarımızın artık eskisi gibi etkilenmesi mümkün değil. Yine faiz hadlerindeki dalgalanmalara da karşı bankacılık sistemimiz oldukça korunaklı bir bilanço yapısına kavuşmuş durumda.
Ayrıca, BDDK tarafından başlatılan pek çok analiz ve teknik denetlemeler de bulunuyor. Bundan 3-4 sene önce uygulanmayan pek çok teknik artık BDDK tarafından uygulanıyor.
Biz yapımızın sağlamlığına güvendikten sonra bu türden dalgalanmalar gelir geçer.''
UZUN VADEDE SERMAYE HAREKETLERİ POZİTİF...
Babacan, Türkiye'nin güçlü bir ülke olduğunu ve uluslararası sermaye açısından fırsatlar sunan bir ülke olduğunun altını çizerken, kısa vadede sermaye çıkışları yaşansa bile uzun vadede sermaye girişlerinin, sermaye çıkışlarından çok daha fazla olacağını kaydetti.
''Burada önemli olan ekonomik programın bütünlüğü'' diyen Babacan, şöyle devam etti:
''Dört buçuk yıl çok başarılı bir uygulamadan sonra halen ekonomik programımızın orasını burasını delmeye çalışan pek çok fikirlerle karşı karşıyayız bugünlerde. Program bir bütün, bu programın bütünlüğünü bozacak oynamalar yaparsanız o zaman korkulacak sonuçlar ortaya çıkar. Her türlü sıkıntıya rağmen, hiçbir taviz vermeden programı uyguladık ve aynı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. 5-10 sene sonra birileri programı, popülist yaklaşımlarla örselemeye başlarsa korkular da başlar.''
SOSYAL GÜVENLİK REFORMU'NDAKİ İKİLEM...
Sosyal güvenlik reformu konusunda bir ikilem yaşadıklarını vurgulayan Babacan, sosyal güvenlik sisteminde, Hükümetlerinin dışında oluşan kararların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını iki sınıfa ayırdığını kaydetti. Babacan, şunları söyledi:
''Açıkçası, bu ikilemin de en önemli kaynağı, bizim baştan buyana düşündüğümüz sosyal adalet ilkesi çerçevesinde bir sosyal güvenlik reformu gerçekleştirebilmektir. Yani T.C vatandaşı olan herkesin, eşit şartlarda sağlık hizmetlerinden ve emeklilik haklarından faydalanabilmesidir, biz öyle baktık. Ancak (sosyal güvenlik reformu konusunda) karşı karşıya kaldığımız karar bize diyor ki, T.C vatandaşlarını iki sınıfa ayıracaksınız, birinci sınıfa daha ayrıcalıklı şartlar sağlayacaksınız, diğerlerine ne yaptığınız çok da önemli değil, orada daha serbestsiniz gibi bir yaklaşım.
Bunu içimize sindirip devam edebilecek miyiz? Ya da geçici olarak reformun bir kısmından başlayalım sonra başka gelişmeler olur, gönlümüzdekini birkaç yıl sonra mı gerçekleştirebiliriz, bunun ikilemi var açıkçası. Biz bunu sivil toplum kuruluşlarıyla defalarca görüştük ve bütün dünyanın takdir ettiği bir reform hazırladık.
ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke'nin konuşmasında da vardı, dünyanın en büyük ekonomileri dahi bu sosyal güvenlik sistemi konusunda büyük sıkıntılarla karşı karşıya bulunuyorlar. Eğer biz bugün doğru adımları atmazsak, yarın büyük felaketlerle karşı karşıya kalırız.
Yıllar boyunca popülizm hakim olmuş, insanlar 38 yaşında emekli edilmiş. 2006'da 25,5 milyar YTL sosyal güvenlik açığıyla karşı karşıya kaldıysak, zamanında emeklilik yaşını popülist yaklaşımla düşürenlerin bunda vebali vardır. Biz Türkiye'nin gelecek neslini düşünüyoruz. Türkiye birkaç seneye kadar Avrupa'nın en büyük nüfusuna sahip olacak, Avrupa'nın en büyük 6. ekonomisi olacağız, böyle bir ülkenin geleceğini düşünmek zorundayız ve asla popülizme izin vermeyeceğiz.''
Babacan, daha sonra, beraberindeki Dışişleri Bakanlığı ile Hazine yetkililerinden oluşan bir heyetle Brüksel'e hareket etti.