  |
|
Makaron
Sevgilinize her yıl temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan Sevgililer Günü hediye önerilerinden farklı, ama bir o kadar cazip bir armağan vermek isterseniz, makaron çok iyi bir alternatif olabilir...
 Sevgililer Günü yaklaştıkça gazeteler, dergiler günün anlamına uygun armağan seçeneklerini sıralarlar. En pahalı mücevherlerden dünya seyahatlerine, afrodizyak mönülü akşam yemeklerinden burçlara göre hediyelere dek binlerce seçenek sunulur. Bu armağanlar arasında en klasikleri şampanya ile çikolatadır; en çok bu iki ürün sevgililere yakıştırılır. Ben bugün, yazımı Fransızların çok eskiden beri bilip sevdikleri, bizimse geçtiğimiz yıl içinde gönül verdiğimiz bir tür kurabiye çeşidine, makarona ayırmak istiyorum. Zira bence makaron, her yıl temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan Sevgililer Günü hediye önerilerinden farklı, ama bir o kadar da cazip, paylaşıldığında görüntüsü, lezzetiyle her yaştan sevgiliyi mutlu edebilecek bir hediye seçeneği.
MİNİK HAMBURGER GİBİ
İstanbul'un belli başlı pastaneleri ürün çeşitleri arasına makaronu çoktan aldılar bile. Oysa bir zamanlar bu rengarenk, pofuduk kurabiyeleri sadece Paris'e gidenler yakınlarına hediye olarak getirirlerdi. Aslında pastane vitrinlerindeki doğallığı ilk bakışta belli olan meyveli tartların yanında bu pastel renkli, 'pop kurabiye' oldukça yapay görünümlüdür. Hatta pembe, yeşil, sarı renkleriyle gözü okşayan makaronların çocuklar için yapılmış olduğunu bile düşünebilirsiniz. Ancak başarılı bir örneğini tattığınızda, gerek tadı, gerekse dişlerinizin arasındaki dokusuyla, yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, hemen herkesi fetheden çok orijinal bir buluş olduğunu fark edersiniz. Konyak, şampanya kadar Fransız bir ürün olarak bilinen makaron aslında İtalyanların, daha doğrusu Venediklilerin Rönesans döneminde deniz yolculukları sırasında uzak diyarlarda keşfedip uygulamaya başladıkları bir kurabiye. İtalyan Medici Ailesi'nden Catherine'in daha sonra Fransa Kralı II. Henri adıyla tahta çıkacak olan kişiyle evlenirken yanında götürdüğü aşçılar birçok yemek ve tatlı çeşidiyle birlikte makaronu da Fransızlara tanıttılar. Fransızların 'macaron' diye yazdıkları makaronun adı da İtalyanca'da adı 'macaroni' olan makarna ile aynı kökten geliyor. Her ikisi de 'ince, zarif hamur' anlamında. İlk makaronlar öğütülmüş badem, şeker ve yumurta akı ile yapılan basit ama kısa sürede birçok kişiyı kendisine bağımlı kılan kurabiyeler. Nitekim 1660'da Fransa Kralı XIV. Louis'nin, Avusturyalı Marie-Therese ile düğününde ikram edilmek üzere dönemin ünlü aşçısı Adam'ın çeşitli makaronlar yaptığı biliniyor. Makaronlar bugünkü minik hamburger görünümünü 20. yüzyıla gelindiğinde alıyor. Bu iki kurabiyeyi, arasına değişik krema çeşitleri koyarak birbirine yapıştırmayı akıl eden, bugün olduğu gibi o zamanlar da dünyaca ünlü Paris'teki Laduree Pastanesi'nin sahibi Pierre Desfontaines. Bugün Ladurkapısı önünde dünyanın her yanından gelen meraklılar, makaron satın almak için kuyruklar oluşturuyor.
ÇEŞİDİ BOL
Makaron tarihinin son önemli ismi ise Pierre HermHerm1990'lardan itibaren 'İspahan' adını verdiği, gül yaprakları ile yaptığı rüya gibi makarondan, içine liçi kreması doldurulmuş olanına, taze ahududulusuna kadar o güne dek denenmemiş malzemeleri ustaca kullanarak makaron dünyasına yeni bir boyut getirdi. Bugün Paris'te hemen her önemli pastane farklı makaronlarıyla rakiplerini geçme yarışı içinde. Nitekim, LadurPastanesi her gün 17 renk ve lezzet sunarken, Lendaha klasik bir yaklaşım ile çeşitlerini beş ile sınırlıyor, ancak koyu kahverengindeki çikolatalı makaronların ortasına fildişi rengi bir krema doldurarak, ilk kez iki renkli bir makarona imza atıyor. Adının hakkını mükemmel biçimde veren muhafazakâr La Maison du Chocolat bile, makaron furyasına uzak kalamıyor ve bir düzine çeşitten oluşan küçük bir kutuyla modaya uyuyor. Ancak egzotik malzemelerle yapılan çeşitlerinin bolluğuna rağmen, hâlâ orijinal, sadece bademle yapılan makaronları tercih eden meraklılar çoğunlukta.
|
