|
|
Nobel de alsan kadınlarla ilişkide gurur kırıklığı yaşanır
Nobel'den söz ederken yüzü çocuksu bir ifade kazanan, aylardır Masumiyet Müzesikitabına tek satır yazamadığı için kendini kötü hisseden Orhan Pamuk'la Cihangir'deki ofisinde henüz üzerindeki heyecan dalgasının izleri silinmemişken konuştuk.
'Benim için bir kadını sevmekten çok bağlanmak önemli'
Nobel'den söz ederken yüzü çocuksu bir ifade kazanan, aylardır Masumiyet Müzesi kitabına tek satır yazamadığı için kendini kötü hisseden Orhan Pamuk'la Cihangir'deki ofisinde henüz üzerindeki heyecan dalgasının izleri silinmemişken konuştuk.
"Babamı yazdıklarımla anıyorum"
"Yaşar Kemal Nobellik bir yazardır"
"Kadınların ilgisi hoşuma gidiyor"
"Bavulun içindekileri bir gün yayınlayacağım"
"Benim Adım Kırmızı'nın bir film, hatta uzun bir dizi olmasını isterim"
Kararlı, ne istediğini bilen, hırçın, huysuz, zor mutlu olan ve içindeki karanlıkları seven 2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Orhan Pamuk'ta beni en çok etkileyen mütevazi davranışları oldu. Pamuk, Foto Muhabiri arkadaşım Uğur Can ile kendisini kitap yazmak için kapattığı muhteşem İstanbul manzaralı Cihangir'deki ofisine girer girmez bunu hemen hissettirdi. Söyleşimiz sırasında ise, Nobel konuşması "Babamın Bavulu" konuşmasının meşhur bavulunu da fotoğrafını çekmemek kaydıyla göstererek bir gazeteciye yapılacak en büyük eziyeti yapmış oldu. Kendi elleriyle ikram ettiği çayın keyfiyle zamanı unutturan Pamuk'la sohbet yeni kitap kapaklarının seçimi için gelen misafirleriyle son buldu.
Nobel'den söz ederken çocuksu bir gülümseyişle bakan Pamuk, aşktan ise acıları ve karanlık yönleriyle bahsetmeyi ihmal etmedi. Onu şu sıralar en çok üzen ise 20 Eylül'den bu yana yazamadığı kitabı Masumiyet Müzesi. "Yarından itibaren kapanıp kitabımı yazacağım" derken gerçek Nobel sevincini de o zaman yaşayacağına da inanıyor.
- Nobel ödülü sahibi bir yazar olarak sizin ruhunuz yazdıklarınızla yüzyıllar boyu bir sonraki nesilden nesile taşınacak. Bu nasıl bir doyum sizin için? Kalan zamanı nelerle dolduracaksınız? Bu önemli bir sorumluluk. Bunu bana Nobel'den önce de söylerlerdi. Benim yazarlık hayatım bitmedi, yazarlık hayatımın tam ortasında görüyorum kendimi. Bundan sonra yazacağım kitapları daha da büyük bir sorumlulukla yazacağım. Aynı titizlikle, aynı çalışma aşkıyla bundan vazgeçmeyeceğimden emin olabilirsiniz. Hatta ünsüz bir yazar gibi davranıp, özelimle kitaplarıma yoğunlaşacağım.
- Size gösterilen ilgiliyi içinizde nasıl yaşıyorsunuz? Nobel'in ardından gösterilen ilgi beni memnun ediyor ama ben diğer yazarlar gibi kendimi hava basmaya kaptırmadım. Kendini fazla ciddiye alma, en yükseklere gelme gibi şeylerim yok. Ödülümü daha yumuşak, daha neşeyle karşıladım. Ödülden aldığım çocuksu mutluluğu da İsveç'te de, Türkiye'de de saklamadım, insanlarla paylaşmak istiyorum. Hiç bir başarıyı hava basmak için kullamak istemem, öyle de olamam.
- Kazandığınız para ödülünü nasıl harcayacağınızı düşündünüz mü? Orasını düşünmedim. Ben 32 yıldır yazıyorum. Yazarlık hayatımın ilk on yılında yazarlıktan fazla para kazanamıyordum. Sıkıntılıydım. Kimse de bana, para sorunun nedir? diye sormadı. Sormadıkları için kızmıyordum onlara. Ondan sonraki on yılda kazandığımı harcadım. Güzel bir on yıldı. Şimdiki 10-12 yılda ise tüketemeyeceğimden fazlasını kazanıyorum. Herkes de bana paraları ne yapacağımı soruyor. Ben de o zaman sormadınız, şimdi de sormayın diyorum.
- Türkiye'de artık yazarlar da kitaplarının satışından iyi paralar kazanabiliyor ama... Ben 30 yıl önce yazı yazmaya başladığımda yazarlara ilk sorulan soru "Yazarsınız ama yazdıklarınızla geçinebiliyor musunuz?" oluyordu. İşte bir Yaşar Kemal, bir Aziz Nesin, bir bilmem kim vardı. O yazarlarında çoğu geçinebilmek için gazetelerde köşe yazarlığı yapıyordu. Şimdi biraz daha durum değişmiş gözüküyor.
- Adınız bundan sonra ders kitaplarında yer alacak. Hakkınızda ne yazılmasını istersiniz? Ben öğrencileri sıkan bir yazar olarak yer almak istemem. Ders kitaplarına öğrencilerin seveceği metinlerimin girmesi beni mutlu eder. Mesela Benim Adım Kırmızı'daki "Ben Bir Ağacım" adlı metin. Hem çocukların, hem gençlerin anlayabileceği, hem de felsefi bir metindir o. Ben gençliğimde ders kitaplarında sıkıcı, ezberlenmesi gereken, neşesiz metinlerden nefret ettim. Bir gün ders kitaplarına gireceksem çocukları, gençleri güldürecek, zenginleştirecek, kolay anlaşılan bilgilendirecek eğlenceli metinlerimin seçilmesini isterim. Öyle siyasi şeylerde de aklım yok.
- Ödül töreni sırasında oldukça heyecanlandığnız görüldü. Neydi aklınızdan geçenler? O sırada düşündüğüm tek şey, tembihlendiği ve prova ettiğim gibi ödülü kralın elinden düşürmeden almaktı. Onları doğru şekilde tutup poz vermek kolay bir şey değilmiş. Ödülü alan da o sırada başka bir şey düşünemiyor. Kral 25 yıldır tecrübe kazanmış tabi.
Necla GÖRGEÇ - HABER MERKEZİ
|