| |
|
|
Gizli görüşmeler konuşulanlara ilgiyi artırır
Önümüzdeki Salı günü TBMM'nin "Gizli Görüşme" yöntemi ile Irak Sorunu'nu ele alma kararı, genel olarak olumlu karşılandı. Değişik partilerin sözcüleri, "Bu gizli görüşmede, milletvekilleri siyasi gösteri yapmak gereğini duymadan gerçekleri seslendireceklerdir" doğrultusunda açıklamalar yaptılar. TBMM İç Tüzüğü'nün 70'inci maddesinde "Kapalı Oturum" şeklinde ifade edilen gizli görüşmede konuşulanlar "Devlet Sırrı" olarak kabul ediliyor. Kapalı oturum önergesi verilince, kapalı oturumda bulunabilecek şahıslar dışında herkes, toplantı salonundan çıkartılıyor. Cumhurbaşkanı "Dinleyici " olarak kapalı oturumda bulunabiliyor. Kapalı oturum sırasındaki görüşmeler hakkında, kapalı oturumda bulunanlar ve bulunma hakkına sahip olanlar tarafından hiçbir açıklama yapılamıyor. Siyasete ilgi duyanlar, TBMM'nin ilk gizli görüşmesinin 24 Nisan 1920 tarihinde yapıldığını ve bu oturumda TBMM Başkanı Mustafa Kemal'in, ülkenin durumuyla ilgili uzun bir açıklamada bulunduğunu bilir. TBMM'nin son gizli görüşmesi de, 1 Mart Tezkeresi ile ilgili olarak 6 Şubat 2003'te yapılmıştı. Bu gizli görüşmede hükümet TBMM'den üslerin ve limanların modernizasyonuna yönelik bir izin almıştı ve muhalefet de, bu oturumun gizli olmasını "Bir devlet sırrı konuşulmadı. Dolayısıyla oturum niye kapalı yapıldı, anlayamadık" şeklinde eleştirmişti. Bu kapalı oturumda 21 yıldır Meclis'te çalışan işitme engelli Hatice Çörten ile 15 yıldır çalışan İzzet Bozkurt adlı kavaslar görev yapmışlardı.. Irak'la ilgili bir diğer kapalı oturum ise, 17 yıl önce 5 Eylül 1990'da yapılmıştı. TBMM, Irak'ın Kuveyt'i 2 Ağustos 1990'da işgaliyle patlak veren "Körfez Krizi" nde, Akbulut Hükümeti'nin isteği doğrultusunda, 5 Eylül 1990'da, "Hudut ve şümulü hükümetçe takdir olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması" konularında hükümete izin vermişti... Hükümet Tezkeresi'nin görüşülmesi sırasında, ana muhalefet SHP'nin milletvekilleri, TBMM'nin hükümete böyle bir yetki vermesinin " yasama yetkisinin devri" anlamına geldiğini ve "Anayasa'yı tadil niteliği" taşıdığını ileri sürdüler. Hükümet Tezkeresi, daha sonra kapalı oturumda görüşüldü ve 136 ret oyuna karşılık 246 oy ile kabul edildi. Bu ve bundan önceki 107 numaralı kararlar, SHP tarafından iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. Anayasa Mahkemesi, SHP'nin başvurusunu reddetti.
RUTİN DIŞILIKLAR Salı günü yapılacak kapalı oturum, hem iktidar hem de muhalefet tarafından istenildi. Aslında bu kapalı oturum'a ilişik olan "Devlet Sırrı" kavramının zaman içinde geçirdiği değişiklikler, belki kapalı oturumun kendisinin de tartışılmasını gerektiriyor. Irak'taki duruma, ABD'nin izlediği politikalara, Türkiye'deki çeşitli kurum ve kanatların bakış açılarına dair kamuoyunun bilmediği ne kaldı ki, konu bir gizli oturumda tartışılıp, konuşulanlar da "Devlet Sırrı" kapsamına alınacak bilemiyoruz. Batman'daki silahlar dolayısıyla gündeme gelen ve dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'in söylemi ile "Devletin rutin dışı işleri olabilir " şeklinde nitelenen bazı durumlar Irak sınırının ötesine dönük olarak var ise, herhalde bunların gizli oturumda açıklanması da mümkün değildir. Yasaların yapımcısı TBMM, yasa dışılıkları fiilen bilse bile herhalde "Resmen" bilmek durumuna düşürülemez. Bu gibi rutin dışılıklar ötesindeki durumları ise, istenildiği kadar kapalı oturumlar yapılsın, dost da, düşman da bilmiyor mu zaten? Böyle hallerde hep başımdan geçen bir olayı hatırlarım. Yıllar önce bir tartışma programını televizyondaki canlı yayında ben yönetiyordum. Konuşmacılardan biri "Sayın Barlas, şu anda çok önemli ve gizli bir konuyu açıklayacağım. Aramızda kalmasını rica ediyorum" dedi. Ben de "Açıklayın, bunu sadece siz, ben ve bu programı izleyen birkaç milyon kişi bilecek" diye cevap vermiştim.
|