|
|
Orhan Baba'nın kristalleşen gözyaşları
Karar verdim: magazini sevmiyorum. Sevgili magazinci dostlarım alınmasın: Şengül Balıksırtı'ndan Ali Eyüboğlu'na, Selim Akçin'den Mehmet Çalışkan'a... Ama ülkemizde geldiği tarzla, ben bu olayı sevmiyorum. Küçük bir kesimin sürekli teşhirciliğe soyunduğu, geri kalanın ise devasa bir röntgenci ordusu halinde, didik didik edilen özel hayatların peşine düştüğü bu olay, bana giderek bayağı, düzeysiz ve haysiyet kırıcı geliyor. Hem izleyen, hem de izlenenler açısından... Bu düşüncelere kapılmama, geçenlerde zapping yaparken takıldığım bir Orhan Gencebay görüntüsü neden oldu. Orhan Gencebay'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu, Arabesk kıralı ağlıyordu. Şarkıları zaten ağlatmaya yönelikti, onlardan birini söylerken gözyaşı dökebilirdi. Ama hayır, 'Orhan baba' hayatının aşkı Sevim Emre hanımın duygusal bir sözüne ağlıyordu. Büyük aşkı için duygulanmış, gözyaşlarını tutamamıştı. Arsız bir kamera sürekli 'zoom'larla yüzüne dalıyor, onun en kutsal ve saf hislerini hızlı bir kurguyla paramparça ediyor, en mahrem bir anını 'az sonra' çığlıklarına meze yapıyordu. Orhan Baba'nın gözyaşları kristalleşiyor, yapaylaşıyor, sanki cam veya buz tanelerine dönüşüyordu. En azından benim için... İşte ben böyle bir magazini sevmiyorum. Özel hayatlara dalan, mahremiyetlere saygısız, her şeyi bir teşhir malzemesi haline getiren bu magazin, beni artık iğrendiriyor.
|