|
|
Hep dönüp gelinen, kentlerin anası: Paris
Tüm kentlerin anası, hep dönüp gelinen Paris'ten şehircilik açısından alacağımız öyle çok ders var ki...
Bir kez daha karar verdim: Paris tüm kentlerin anası... Zaman zaman şu veya bu kente büyük hayranlık duyabiliriz, ne bileyim ben, Lizbon, Rio, Bangkok, New York veya Venedik'e tutulabiliriz, onların övgüsünü dilimize türkü yapabiliriz. Ama Paris hep dönülen kent, hep bir mutluluk kaynağı. Öncelikle öyle bir kent düşünün ki, adeta her şeyin en büyüğüne, güzeline ve estetiğine sahip olmayı, birkaç yüzyıldır değişmeyen bir amaç haline getirmiş olsun... Yalnızca İstanbul'daki tüm meydanların toplamından büyük olan Concorde meydanını ya da göz alabildiğine uzanan Tuileries veya Luxembourg parklarını kastetmiyorum. Ama özellikle 19. Yüzyıl'da, sömürgeciliğin ve sanayi devriminin getirdiği muazzam serveti bir kente akıtan ve Seine nehrinin iki yanında, inanılmaz uyumlu bir yapılar bütünü kuran bir anlayışı kastediyorum. Paris, geçmişte oluşup yaratılmış bir kent. Modern çağlarda ise tüm çabasını, bu zaten oluşmuş kenti korumaya adamış. 1960'lı yılların başında ben Paris'te yaşarken, Montparnasse civarına dikilen ilk gökdelen olan Defense kulesinin açtığı tartışmaları hatırlıyorum. Bu gibi modern yapılar sonradan da yapıldı. Ama asla kentin genel armonisini bozmadan... Ve Eyfel kulesinden Louvre piramidine hemen hepsi incelikle düşünülmüş, mimari değeri olan bu yapılar, kentin modern efsaneleri arasına katıldılar. Paris, evet Paris. Senden şehircilik açısından alacağımız öyle çok ders var ki... Özellikle yerel yöneticilerimizin bu kentin sırlarını daha iyi kavramaya çalışmalarını dilerdim... Paris'i Paris yapan, ama görülmeyen şeyler de var. Bunların başında yeraltı geliyor. Bir Parisli'nin deyişiyle "Yeraltı Paris'i gravyer peynirinden bile daha çok delik içeriyor". İnanılmaz bir metro şebekesi yapmışlar, tüm altyapıyı da kurmuşlar. Şimdi de tüm meydanların altını oyup otoyollar ve dev otoparklar yapıyorlar. Yıllardır konuşulduğu halde, Taksim'den Beşiktaş'a bizim o güdük meydanlarımızın bile altını kullanmayı beceremeden trafik sorununu çözmeye çabalayan tüm başkanlara selam olsun!... Ama yılbaşı kutlamaları açısından Paris beni düş kırıklığına uğrattı. Evet, 400 bin kişiyle birlikte yeni yıla girdiğimiz, trafiğe kapatılmış Champs-Elysees caddesinde, alınan önlemler sayesinde olay yaşanmadı, hiçbir kadın da tacize uğramadı!... Ama zaten oldukça mütevazi olan ışıklandırma, tam 12'de söndürülmez mi? Üstelik bu yıl emniyet gerekçesiyle, ünlü Eyfel havai fişek gösterisi de iptal edilmiş. Kimileri belediyenin bu yıl ciddi bir tasarruf politikası güttüğünü söylediler. Oysa bizim Taksim, Beyoğlu, Nişantaşı, hatta Ulus semtindeki yılbaşı ışıklandırması, nerdeyse Paris'ten daha iyiydi. Demek ki altyapıda çuvallıyoruz, ama iş üstyapıya, yani ambalaja ve gösterişe gelince, üstümüze yok. Yani bildiğimiz şeyler!...
|