Bir Fiskaya var Diyarbekir'den içeri...
Diyarbakır'ın harbi delikanlıları 'Qırıkları' anlatan Fisqaya şarkısıyla listeleri altüst eden Şoreş, kentin kendine özgü Türkçesiyle caz müziğini bir araya getirdi.
"Fisqaya'dan o yani/ Dicle çayi dolani/ İkide bi pozili/ Pantorimin fermani/ Bi ayi iki ayi/ Ayilar armut sayi/ Teprenme ula kundir/ Sator elimden qayi..." Fisqaya, Diyarbakır'ın çok eski bir semti. Semtin adıyla müsemma Qırıklarının meskenlerinden biri. Yukarıda okuduğunuz satırlar ise, son bir yıldır başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu'nun bütün kentlerinde bangır bangır çalınan bir şarkının ilk sözleri. Sözleri Mustafa Gazi'ye ait şarkıyı, yine Diyarbakırlı olan genç bir müzisyen Şoreş söylüyor. Gerçek adı Devrim olmasına rağmen, onu herkes Şoreş (Kürtçe devrim) olarak tanıyor.
KİM BU QIRIKLAR? 10 bin adet basılan ve ilk birkaç ayda tükenen bu ilginç albüme ve genç müzisyene geçmeden önce Qırıkları tanımak gerek. Yine bir Diyarbakır çocuğu olan yazar Altay Martı Qırıkları şöyle anlatıyor: "Hepsi de bedenlerinin bir yarısında şövalyelik, diğer yarısında cellatlık taşır. Bakışları, yürüyüşleri, davranış kalıpları birbirine benzer. Ceketleri omuzlarındadır hep. Zulalarında satır taşırlar. Ayakkabıları sivri burun, yumurta topuktur ve mutlaka arkasına basılmıştır. Tizbah (tesbih) olmazsa aksesuarı eksik kalır. Paraya köpek muamelesi yapmak bir hayat tarzıdır, keyif verir Qırık'a. Âşık da olur elbet Qırık. Kızın haberi bile olmaz. Artık iki tür kız vardır Qırık'ın hayatında. Sevdiği kızın adı 'dava', diğer bütün kızlar 'bacı'dır."
'ÖNCE UTANDIM' Şimdi sıra bir başka Qırık'ta, Qırıkları bütün Türkiye'ye tanıtma iddiasında olan genç bir müzisyende, nam-ı diğer Şoreş'te. Küçük yaşında dedesinden etkilenerek başlar müziği sevmeye: "Dedem çarşıdan yeni ceketler alıp mahalle mahalle dolaşır, eski ceketi olanları alır, yenisiyle değiştirir ve bu arada bir miktar para da alırdı. Mahalleler arasında gezerken doğaçlama türküler söylerdi." Henüz çocuk yaşta kulağı dedesinin ezgileriyle dolan bu genç adam Yüzüncü Yıl Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümü mezunu. Van'da bir yandan eğitimini sürdürürken, bir yandan da çeşitli cafelerde canlı müzik yapmaya başlar. Bu arada bölgenin olağanüstü koşullarından dolayı çeşitli şekillerde engellenir, müzik yaptığı mekanlar kapatılır: "Kapıya bir tane bekçi koyardık, polis geldiğinde bizi uyarsın diye. Kürtçe müzikleri değiştirip, Türkçe parçalar okurduk." Van'da çok güzel tepkiler almışlar daha sonra, herkes gelip onları dinlemeye başlamış. Şoreş, albümü üniversite eğitimini sürdürdüğü Van'dan hafta sonları Diyarbakır'a kaçarak yapmış. Güneydoğu'dan çıkan albümlerin ajitatif yönüne alışan müzik firmalarının, "memleketin acılarını paylaşmadıkları" gibi politik bir eleştiriyle kendilerine destek olmadığını, o yüzden cafe ve barlarda kazandığı parayla albümün giderlerini kendi cebinden karşıladığını söylüyor. 2005'te çıkan albüm 10 bin adet basılmış ve çoktan bitmiş: "İnanılmaz güzel tepkiler aldık, yurtdışından bile arayan soranlar oldu. Çünkü Diyarbakır'da günlük kullandığımız dili, bluesla harmanladık ve farklı bir şey yaptık."
HER ŞEY VAR Müzikal açısından da oldukça zengin olan Fisqaya albümünde blues ezgilerinin yanında caz ve poprock melodilerine de rastlamak mümkün. Fisqaya'yı dinlerken modern etnik müzikteki yeniliklerin yanı sıra; blues, jazz, pop rock ve senfonik motiflerle harmanlanmış, geçmişin izlerini süren bir arayışa rastlıyor dinleyici. Öte yandan Diyarbakır'da günlük hayatta konuşulan Qırık dilinin müziğe yansıması da, albümün diğer bir ilginç yönü. Qırıkların Türkçesi'ni Kürtçe'den alınmış kelime ve vurgulardan oluşmuş farklı bir Türkçe olarak tanımlamak mümkün.
VARSA YOKSA MÜZİK Şoreş, kültür merkezlerinde çalışırken bile politikayla çok ilgili olmamış, "O işi politik ağabeylere bıraktık. Tabii ki sorunlara karşı duyarlıydım ama benim işim sadece müzikti," diyor. Ona göre Diyarbakır'ın tam da kendisinin yaptığı gibi bir müziğe ihtiyacı var. Bu konuyla ilgili düşüncelerini açıklıkla anlatıyor: "Zaten yeterince kan akmıştı, böyle bir çalışma insanları rahatlatmış oldu." Van'daki eğitim hayatı bitince Ankara'ya yerleşir Şoreş. Daha önce tanıdığı profesyonel müzisyenlerle iletişime geçer ve adını "Ütopya" koydukları bir grup oluştururlar. Yaklaşık dört yıldır birlikte çalışan Ütopyacılar, çağdaş halk müziği derlemeleri de yapıyor. Çeşitli barlarda sürdürdükleri performanslarının yanı sıra, önümüzdeki yaz grupla birlikte bir türkü albümü projesi için kolları çoktan sıvamışlar, Şoreş'in ikinci solo albüm çalışması ise başka bir koldan yürüyor: Şimdi harıl harıl bu çalışmalara enerjisini aktarırken, bir yandan birkaç ay sonra doğacak oğlu Ali'yi, bir yandan da tek ukdesinin gerçekleşeceği günü bekliyor: Diyarbakır'da konser vermek.
MÜJGÂN HALİS
|