|
|
|
|
|
|
dvd ekranı
DVD pazarında 2006
Yeni seneye girerken, DVD hadisesinin artık hayatımızın vazgeçilmez parçası olduğu gerçeğini iyice kabul etmiş bulunuyoruz. 1990'ların sonlarına doğru bu formatın kalıcılığına ve sinema sanatının (daha da) kitleselleşmesine, en büyük katkıyı yapacağına ilk inananlardan biriydim. Herhalde Türkiye'de hemen DVD player alan ilk 100 arasında yer alırım. Ama bir noktada da yanıldım herhalde: Evlere yerleşen DVD/DivX formatları, peynir ekmek gibi satılmaya başlanan koca koca yassı ekranlar, son 10 yıldaki değişime damgasını vuran sinemaları pek de tehdit edecek gibi görünmüyor. Bir keyfin yerini öteki almıyor, keyifler çeşitleniyor sadece.
PİYASA
OTURUYOR Kendimden de biliyorum. Terrence Malick'in 'görsel şiir'i The New World/ Yeni Dünya vizyona girdiği gün Londra'daydım. Orada, sinemada izlediğim tad öyle derin kaldı ki, DVD'si (öyle heyecanla beklediğim halde) "Oturup şunu bir daha izleyeyim," duygusu henüz uyandırmadı bende. Bazı filmleri önce sinema ekranında görmek lazım. Ama bazılarını da ev ekranında sahne sahne izlemek bambaşka bir zevk. Yıllar önce izlediğimde beni peşinden günlerce sarsan Michael Mann başyapıtı Manhunter/ İnsan Avcısı ile evde geçirdiğim saatleri, (bazı sahnelerini birçok kez tekrar tekrar izledim) kolay kolay başkalarına değişmem. DVD'nin bize olağanüstü olanaklar sağladığı kesin. Scorsese'nin tartışmalı son filmi The Departed/Köstebek vesilesiyle, Elçin Yahşi ile sohbetimiz, bizleri bu yılın tartışmasız en hayırlı DVD çıkışları arasında saydığım The Infernal Affairs/ Kirli İşler üçlemesine götürdü. Bizim gibi iflah olmaz bir 'film buff' olan Scorsese'nin neredeyse birebir, sahne sahne kopya ettiği (sinema büyük bir aşktır!) bu Hong Kong üçlemesine DVD olmasaydı kolay kolay erişemeyecektik. DVD piyasası, bürokratik ve ticari sorunlarına rağmen oturuyor. Tiglon, Spotek, Palermo, Sony, D Home bazıları dünyada bile zor bulunan yapıtları peşpeşe biz film hastalarına sunuyorlar. Ürünler genel olarak kaliteli. Olmayanlar zaten çok kolay teşhir edilebiliyor, kendilerini ele veriyorlar. Üreticiler arasında özellikle biri, tüm takdirleri hak ediyor: Hakan Keni'nin titiz yönetimindeki A&E Film, Saga Koleksiyonu'yla kalitesi ve seçki gustosu dünya çapında bir işe imza atıyor. Bu yılın en iyileri arasına hemen aldığım Boogie Nights/ Ateşli Geceler, Seven/ Yedi ve Une Affaire de Femmes/ Bir Kadın Meselesi, içerik olarak başka ülkelerdeki benzerlerine de fark atıyor. Aslında bu yılki listeye girecek çok DVD'si var A&E'nin; ticari kaygılara meydan okuyan tavırları için de onları kutluyorum. Rakiplerden de kaliteyi ve beğeniyi öne çıkaran çok çıkış söz konusu. Rome/ Roma dizisi muhteşem bir içerik ve kapakla çıktı örneğin. Özenli X-Men ve Superman kutuları da öyle. DVD'nin hoşluğu 'etrospektif'teki kolaylıkları. Kalite açısından benim kalbimi çalan film sayısı buraya sığmaz, ama Closer ayrı bir yerde. Tabii Jacques Rivette'in Marie ve Julien'i ile Wong Kar Wai'ın 2046'sını da mutlaka 2006 kayıtlarına geçirmek gerek. 2007'nin en yeni ve güçlü ürünler kadar, sinemayı sinema yapan klasiklere de kapıları iyice açmasını dilerim.
Yavuz Baydar
|
|
|
|
|
|
|
|
|