|
|
'Yaralı meleğim' dedi gözyaşlarım sel oldu!
* 'Gerçek anne kim' tartışmasını aranızda yaşayacaksınız. Doğuran mı, büyüten mi annedir konusunda ne düşünüyorsunuz? D.S.: Bu konuda fikrim var. Emek! Hastayken başında duruyor, yediriyor, içiriyor, ömrünü feda ediyorsun. Biri hayat verdi, diğeri hayatı devam ettirdi. Büyüten olduğunu düşünüyorum. Ö.N.: Bilmiyorum ya! (Kahkahalar) Biz röportajı yaptıktan sonra millet okuyup "Şu kızlara bak, nasıl da ahkam kesiyorlar" diyecek. Çocuğum yok, doğurmadım ama anneme sormak lazım!
* Çekimler başladıktan sonra, sizi ağlatan diyaloglar oldu mu? D.S.:
Senaryoyu okuduğumda Emel'in Leyla'ya 'yaralı meleğim' demesine çok ağladım! İçime çok dokundu o laf. Ö.N.: Rolden çıkamamak gibi bir saçmalık değil ama o anki rolden çok etkilenebiliyorsunuz. Birinci bölümün final sahnesini çekerken Dolunay'a oldu. İnsani bir duyguydu, yüreği acıdı. Çok iyi oynayan her oyuncunun başına gelmesi gereken bir şeydir bu.
* Rolünüze nasıl hazırlandınız? Tüp bebek ile taşıyıcı anne yönteminin kullanıldığı gerçek hayat hikayelerini araştırdınız mı örneğin? D.S.: Ben senaryo ile bilgileniyorum, her gün yeni bir şey öğreniyorum. Ö.N.: Danışmanlarla yazılıyor zaten. Hem kitaplardan bilgi alıyorlar hem de doktorlardan bilgi alıyorlar. D.S.: Ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın, partnerinizle karşılaşana kadar sizin tam olarak ne yapacağınız ortaya çıkmıyor. Benim kafamda yarattığım Leyla, Özgü ile karşı karşıya geldiğimde değişti; yeni bir Leyla yarattım. Bana nasıl bakıyor, beni nasıl kucakladı, bunlar birbirleriyle alışveriş sırasında biçimlenen şeyler. Bebeği olmayan arkadaşlarım da var çevremde. Bu tip birikimlerimden faydalanıyorum. Ö.N.: 'Rolüne nasıl hazırlandın' diye sorarlar, yok efendim rollerinden çıkamazlar... Bunlar yalan! O zaman adama derler ki 30 yaşına kadar ne yaptın? Oyunculuk bir gözlem süreci ve hayat birikimidir. Gözlemleyerek yaşadığımız için bu yaşta bu kadar donanımlı oyuncular haline geliyoruz zaten. Eh bir de ikisi de güzel, yetenekli olunca, tadından yenmez! (Gülüyor)
|