"Aileden biri olduğunuz ve önyargılarla başladığınız için aslında ilk başta işe eksiyle başlıyorsunuz" diyen Akbank Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer, "Getirdiğiniz öneri yerine oturmuyorsa, takım sizi zaten benimsemez ki. Ekip de kendi kariyeri ve başarısı için orada. Niye sineye çeksin? Akbank'ta ayrıcalıklı olmak mümkün değil" diyor.
Bankacılığın verdiği disiplinden midir bilinmez, dizi için en erken saatte, Akbank Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer ile buluştum. Üstelik ben mekâna vardığımda; Suzan Hanım çoktan elektronik postasını kontrol etmiş, gerekli yerlere e-mail atmış ve işini hafifletmişti bile. Piyasa değeri en yüksek kurumun tepesinde oturan ve her geçen gün biraz daha babası, duayen bankacı Erol Sabancı'nın sorumluluklarını üstlenen Dinçer'i dinliyoruz bugün...
* Üniversiteyi İngiltere'de okuduğunuzu, işletme eğitimi aldığınızı biliyorum. Hayattaki virajlar... Siz bu virajlardan kendi isteğinizle mi dönüyordunuz? İstediğim
yönde gidiyordu. Hep yeniliklere açık oldum. Yapacağım iş de bu tarzda bir şey olmalıydı. Yani küçük bir danışmanlık şirketinde çalışamazdım. Tabii finans ağırlıklı eğitim almamda babamın büyük etkisi oldu. Çünkü bizim evde, işine severek giden, işiyle tatmin olan bir kişiydi babam. Bankacı bir çevrede büyüdüm. Yani ofis olarak bile bankacının odası bana uygun gelirdi.
* Yani bankacılık kimilerine sıkıcı gelebilir. Sizi bilakis heyecanlandırıyordu... Bankacılığı çok seviyorum. Benim şansım şu oldu. Üniversiteyi bitirip Türkiye'ye geldiğim yıl, yabancı bankalar burada ofis açmaya başlamıştı. Ve onlar yeni bir bankacılık getirmişti ülkeye. İyi eğitim görmüş genç Türkleri de işe alıyorlardı. Bankacılık kabuk değiştiriyordu. Akbank'ın ortaklığı olan BNP Ak Dresdner'a gittim ve ilk günü tamamladığımda bankacı olmaya karar vermiştim.
* Neydi sebep? Baktım ki çok fazla yenilikleri olan sektör. Para piyasaları yeni. Firmalara sunulan ürünler yeni. Kadrolar çok iyi. İyi eğitim görmüş insanlar vardı. Bana çok uygun geldi. 22 yaşındaydım. Tabii babamdan da etkilendim.
* Niye doğrudan Akbank'a girmediniz? Ben patronun kızı olarak Akbank'a gitmek istememiştim ve o nedenle de önce BNP Ak Dresdner'da çalıştım. Çünkü önce Akbank'a gitseydim, bana her şeyi yaptırmayacaklardı. Bir köşede kendine has bir odanın içinde belli işleri yapacaktım belki. Oysa ben bunu istemiyordum. Akbank'ta üst kademelerde görev almak istiyordum. Dolayısıyla bir bankanın her alanını öğrenmek istedim. En önemli başarı faktörü de bu. Bir işin her tarafını bilirseniz ve sonra üst kademelere çıkarsanız, çalıştığınız ekibin size güvenmesi daha kolay olur.
* Artık bu işin piriyim, diyor musunuz? Öyle bir şey söylemem. Sürekli öğreniyorum. Yeniliklere çok açığım. Kendimi sürekli eğitiyorum. İsviçre'de bir eğitime gidiyorum yakında.
* Bu pozisyona Erol Sabancı yüzünden değil, hak ettiğiniz için geldiğinizi örneklerle anlattınız. Ama ilk başlarda pozisyonunuzla soyadınız arasında bağlantı kuranlardan rahatsızlık duyuyor muydunuz? Şuna inanıyorum. İlk başta hiçbir şey bilmeyen herhangi biri böyle düşünebilir. Önyargılı olabilir. Ama ciddi bir şekilde bakıldığı zaman, mesela benim şu anda bulunduğum kurum 12 milyar dolarla Türkiye'de piyasa değeri en yüksek kurum. Bu bankaya, dünyanın en büyük gruplarından biri yüzde 20 oranında ortak oldu. Bu kişiler, ortak oldukları kurumda, ciddi bir yönetim görmeseydi, ailevi ilişkilerin ön planda olduğunu düşünseydi ortak olmazdı. Aslında başka hiçbir şey söylememe gerek yok. Akbank'a yurtiçi ve dışında çok saygın kişi ve kuruluşlar hissesini alıp, ortak oluyor. Yani böyle bir kurumda ayrıcalıklı olmak mümkün değil. Herkes yerine bileğinin hakkıyla geldi bu bankada.