* Nasıl bir çocuktunuz Suzan Hanım? Dışa dönük bir karakter miydiniz, okulda sürekli iyi notlar mı alırdınız örneğin? Çok dışa dönüktüm. Çocukluğum çok keyifli geçti. Ben Adana'da doğdum. Tabii çok kalabalıktık. Ailenin apartmanı vardı ve her katta aile fertlerinden birileri otururdu. Dolayısıyla küçük bir araya gelme 17 kişinin bir araya gelmesiydi. Çok cıvıl cıvıl bir çocukluktu. İstanbul'daki gibi protokol yoktu. Herkes çat kapı evinize gelirdi. Evde her zaman bir hareket vardı. Ben hiçbir zaman küçükken tek başına odasında oturan, kitap okuyan, müzik dinleyen bir karakter olmadım. Hep arkadaşlarımla birlikte oldum.
*
Çocukken babanız Erol Sabancı ile olan ilişkiniz nasıldı? Her zaman çok mükemmeldi. Kendimi şanslı hissediyorum. Adana'da fabrikalar vardı. Babam beni kolumdan tutup, bu fabrikalara götürürdü ve "Burada çimento üretiliyor, şurada tekstil üretiliyor" diye anlatırdı. Ben daha 6-7 yaşlarındaydım. Ve öğlen yemeğini işçilerle birlikte fabrikada yediğimi hatırlıyorum. Çünkü babam da yerdi. Gerçekten çok doğal, insanlarla iç içe olmanın verdiği avantajlarım oldu. Yani işte biz zengin aileyiz, insanlarla mesafe koyalım, uzak duralım anlayışı hiçbir zaman olmadı. Sabancı kültüründe bu yoktu zaten.