Hedef hâlâ UEFA Kupası mı acaba!
Üç gündür F.Bahçe'nin yönetim anlayışını tartışmaya açmaya çalışıyorum. Çünkü kulüpte işlerin iyi gitmediğini görüyorum ve erken uyarı sistemini çalıştırmak istiyorum. F.Bahçe bu akşam Avrupa Kupaları'nda yeni bir sınava çıkacak. Bay Zico'ya göre rakip büyütülecek bir takım değil. Ama biz de F.Bahçe'nin büyütülmeyecek bir takımı rahatça aşacağına, bırakın aşmayı, bu takım karşısında insana şöyle keyifli yarım saatçik futbol izleteceğine dair bir umut var mı? Ne acıdır ki yok. Çünkü takımı bir stajyer teknik adama emanet ettik, öyle izliyoruz. Takım Denizli'de gol pozisyonuna bile girmeden berabere kalıyor, teknik adamın değerlendirmesi "İyi mücadele ettik" oluyor. Teknik direktörümüz yok, Polyannamız var sanki. Beşiktaş maçında sıkıntıdan uyuma noktasına geliyoruz. Orta sahadaki boğuşmaya da "İyi mücadele" diyor. Eline milyonlarca euroluk takım vermişler, pahada sana yaklaşan takım bile yok bu ülkede. Ve sen daha şimdiden iki mağlubiyet almışın, Şampiyonlar Ligi'nde sıradan bir takıma elenmişsin. Böyle bir teknik adamı öncelikle seçen, ardından da sonsuz sabır gösteren bir yönetime isyan edilmezse kime edilir, bilmiyorum. UEFA'da şampiyonluk hayalleriyle girdiği 100'üncü yılında, F.Bahçe'nin gruptan çıkması bile şüpheli. Ligde ezeli rakibinden 4 puan önde ve rakibiyle evinde oynayacak ama lig sonunda ipi göğüsleyeceğine kimse inanmıyor. Hepsinden önemlisi, hafta sonu izlediğiniz futbol size bütün haftayı zehir ediyor. Tamam, "Takım hep kazansın, herkesi yensin" diyemiyoruz ama birazcık göze hoş gelen bir futbol sergilesin, üç-dört pası üst üste yapsın, atağa kalkarken mevsimler değişmesin istiyoruz. Bir taraftar olarak bunu istemek çok mu fazla bilemiyorum. Takımın yönetimi Aziz Yıldırım'da. Ortadaki tablodan o sorumlu. Ya gerçekleri görür ve önlemini alır ya da işin sonunda gerçekten gereğini yapmak zorunda kalır. Bu iş bu kadar basit.
|