| |
|
|
Öcal, Hıncal!
(Bu yazı 25 Aralık 1993 tarihinde yayınlanmıştır..)
CEM Özer sormuştu, Show TVde.. " Ağabeyin Öcal, sen Hıncal- Babanın kimden ne alıp veremediği vardı" diye, Babam hep "Zamanı gelince öğrenirsiniz" der, açıklama yapmazdı. Çok zamansız öldü.. Onu anlattım. Dayım telefon etti. O biliyormuş.. Ben de öğrendim.. Ağabeyimin Öcal, benim Hıncal olmanın sebebi, sevgi.. Aşk!.. "Ne ilgisi var" diyorsunuz benim gibi.. Ben de dayıma öyle dedim baştan.. Dayım anlattı.. Kilis'te 7 Kanun Evvel diye bir ilkokul var.7 Kanun Evvel, Kilis'in Fransız işgalinden kurtuluş günü.. Bu okulun müdürü Hakkı Hoca, babamın yakın arkadaşı.. Babam o zaman teğmen.. Sık sık atına atlıyor (O zaman subayların atları vardı), Hakkı Hoca'yı ziyarete gidiyor. Büyük teyzem Resmiye Kışlalı da, o okulda öğretmen.. Annem de 13.5 yaşında bir genç kız.. O devirde, yaşın 20' ye geldi mi, evde kalmışsın demektir Kilis'te.. Annem de, Resmiye teyzeyi ziyarete gidiyor zaman zaman okula.. Babam, Hakkı Hoca'ya geliş gidişlerinde, Resmiye Hoca'ya gelip giden annemi görüyor ve tutuluyor.. Kafasına koymuş alacak. Anneannem, bunalımlar geçiriyor. Bir defa kafasında "Subaya kız vermem" var. Subay kızını alıp kimbilir nerelere götürecek. O Kilis'e yerleşik birine vermeye niyetli, hasretlik olmasın diye. ikincisi, annem daha çocuk.. Ama babamın adı, Kilis'te o zamanlar "Deli" Fuat!.. Genç, yakışıklı, atak.. Kafası atınca, orduevine atla girecek kadar atak. "Ben Çerkezim, vermezlerse kaçırırım" diye haber salıyor. Dostlar araya giriyorlar. Bu arada Hakkı Hoca da.. Dedem Kilis Müftüsü.. Akıllı adam. Anneanneme "Kaderin Önüne geçemezsin hanım. Kızının kısmeti buysa olacak" diyor. Annemi, babama veriyorlar ve ağabeyim doğuyor. Babam da ona Öcal adını koyuyor. Neden? Hakkı Hoca'nın soyadı Öcal.. Hakkı Öcal!. Babam annemi öyle sevmiş, ona öyle tutulmuş ki, tanışmalarına yol açan arkadaşının adını, oğluna vermiş, aşkının yaşayan simgesi olsun diye.. Benimkinin Hıncal oluşu, sadece ağabeyimin adı ile uyumlu, kafiyeli olsun için.. Düşünebiliyor musunuz.. Bu kadar güzel bir sebebi babam bana anlatmadı hiç.. Hep erteledi, "Zamam gelince" diye.. Neden? Seymek değil, sevdiğini açıklamak ayıptı sanki o yılarda.. Öyle yetişmişti.. Biz de öyle yetiştik. Sevdiğimizi, deliler gibi sevdiğimizi hep gizlemeyi marifet sayarak. Dünyanın en güzel iki sözcüğünü kullanamadık yıllar yılı.. "Seni seviyorum" diyemedik,en sevdiklerimize. Adımın, intikam gibi, aşağının bayağısı bir duygudan değil, sevgi gibi, aşk gibi emsalsiz bir yücelikten geldiğini daha da geç olmadan öğrenmek, beni nasıl mutlu etti, nasıl gururlandırdı bilemezsiniz. Şimdi adımı daha çok seviyorum! Babamı da!
|