|
|
|
|
|
|
O bir dünya vatandaşı
Bundan 20 yıl önce İtalya'dan tatil için geldiği Türkiye'ye hayran kalan Titi'nin hayatı başarı öyküleriyle dolu. Pişirdiği yemekler tüm sosyetenin dilinde olan, işlettiği butik tüm dünyada duyulan Titi, hayatını Bodrum'da devam ettiriyor. Vatandaşlık kavramına ise inanmıyor.
Onun hayat hikâyesi, İtalya'dan başlayıp ülkemizde devam eden bir serüven. 1963 yılında ilk kez geldiği ülkemize hayran kalan Titi, bir daha İtalya'ya geri dönmemiş. Açık fikirliliği ve sıcaklığı ile kısa sürede ülkemizde birçok arkadaş edinen Titi'nin bugünlere gelmesinde hiç kuşkusuz, "Ailem," dediği, yakın arkadaşı, tasarımcı Sevim Çavdar'ın rolü büyük. Ülkemizde hiçbir zaman yabancılık çekmeyen Titi, yine de kendisini ne Türk, ne de İtalyan olarak görüyor. Soyadı, evlilik, pasaport gibi kavramları da zaten saçma buluyor. Bu nedenle kendisini tanıştırırken sadece "Titi," diyor. Çok çalışkan, öyle ki elini attığı her iş, bir başarı öyküsüne dönüşüyor. Son 10 yıldır Bodrum'un ufak bir köyünde yaşayan Titi ile Türkiye'ye yerleşme kararını, başından geçen evliliği ve başarı hikâyesini konuştuk.
-Türkiye maceranız nasıl başladı? -1962 yılında Milano'da Sevim Çavdar ile tanıştım. O zamanlar Sevim, eşi Tuncay ile birlikte Milano'da okuyordu. Hep birlikte gezmeye başladık. Birlikte diskoya gider, gitmeden önce de dans provaları yapardık. Okul bitince, onlar Türkiye'ye dönme kararı aldılar. Ben de ailemle anlaşamadığım için bir yerlere gitmek istiyordum, Türkiye'ye geldim. İstanbul beni kendine çekti.
-Bir daha ülkenize dönmediniz mi? -Erkek arkadaşım, dönmem için baskı yapıyordu. Üç ay sonra dönmek zorunda kaldım.
-Tekrar gelmeniz nasıl oldu? -Milano'da biraz kaldım. Sonra Sevim'den bir mektup geldi. Beni onlarla yaşamam için davet ediyordu.
-Zor olmadı mı böyle bir kararı vermek? -Gelmeden önce Lucci adında bir arkadaşımın anneannesi falıma bakmıştı ve "Sen Konstantinopolis'e gidip oraya yerleşeceksin," demişti. Fal olayından bir hafta sonra Sevim'in mektubu gelince hemen bavullarımı hazırladım ve İstanbul'a geldim.
-İstanbul'a gelince neler yaptınız? -Operada çalıştım. Oradaki sanatçıların makyajlarını yapıyordum. Sevim de kostümleri hazırlıyordu. Sonra Yeşilçam'da da çalıştım. Türkan Şoray, Ayşecik, Hülya Koçyiğit gibi aktrislerin makyajlarını yaptım. Bu arada bir yıl Ankara Operası'nda çalıştık. Daha sonra o zamanın meşhur kuaförü Demir Berber'de işe başladım. O arada da Cengiz Tacer ile evlendim.
-Eşinizle nasıl tanıştınız? -Sinema camiasında çalışırken tanıştım. Kameramandı, flört etmeye başladık. Benim Türkiye'de kalabilmem için evlenme izni almam gerekiyordu. Böylelikle evlenme fikri doğdu. Ama Cengiz, kendisi bana evlenme teklif etti. Yoksa, benim formalite için evlenmek gibi bir niyetim yoktu.
-Neden karşıydınız evlenmeye? -Bağlanmak, imza atmak bana sıkıcı geliyor. Hele insanlar söz konusu olunca daha da itici geliyor. Ama evlendik, tabii 3.5 ay sonra da ayrıldık.
-Neydi ayrılmanıza sebep? -Her akşam aynı adamın karşısında oturmak çok sıkıcı geldi.
-Boşandıktan sonra ne yaptınız? -Boşandığım dönemde Sevim bir butik açmıştı, beni de yanına çağırdı. Kısa sürede mağazamız ünlülerin akımına uğradı.
-Kimler vardı müşterileriniz arasında? -Tüm sosyete. Farah Diba'dan Nureyev'e, Neslişah Sultan'a kadar birçok ünlü bize geliyordu. 20 yıl devam etti butik. Tüm bu zaman zarfı içinde tiyatro da devam etti. Hep moda ve sanatla iç içeydik. Sevim Butiği kapattıktan sonra da Ayşegül Uzunova'nın butiğinde çalışmaya başladık.
Mirey MESEYYAH
|
|
|
|
|
|
|
|
|