|
|
'Annemin yaşattığı bayramı unutmam mümkün değil!
Üç kuşak Koçyiğit'le bir araya geldik bayram öncesi... Hülya Koçyiğit, kızı Gülşah Alkoçlar ve küçük torun Aslışah Alkoçlar... Bayramlarda bir arada olmaya özen gösteren, yardım kuruluşlarına yardımda bulunmayı ihmal etmeyen bir annenin; Hülya Koçyiğit'in kızı da, iki torunu da onun geleneğini devam ettiriyor. Bayram onlar için muhtaçlara yardım etmek ve kimsesizlere manevi destek demek....
Çocukların 'hasılatı toplamak için' heyecanla beklediği, annelerin hummalı bir hazırlık içine girip bayram temizliği yaptığı, aile büyüklerinin 'El öpenlerin çok olsun' demek için çocuklarını, torunlarını hasretle beklediği bayramlardan biri daha geldi... Kiminin tüm ailesini görmek için fırsat bildiği, kiminin tatil yapmak için özlemle beklediği bir bayram daha... Ünlü sanatçı Hülya Koçyiğit, özlemle andığı eski bayramların artık yaşanamadığını söylese de, kendisinin ve ailesinin bayram adetlerini hâlâ yerine getirmeye çalıştıklarını söylüyor. Geçtiğimiz hafta annesini kaybeden Koçyiğit, bu bayrama hüzünlü girse de ısrarla altını çiziyor: "Bizim dinimizde matemin yeri yoktur. Tabii ki tarifsiz üzgünüm. Bu bayram o bizim yanımızda olmasa da İstanbul'da onunla kalmak istiyorum..." Ünlü sanatçı, Ankara'da yatılı okurken yaşadığı bir bayramı hem gülümseyerek, hem de engel olamadığı gözyaşları içinde anlatıyor: "Beklemiyordum gelmesini... O bayram, yurtta yalnızım diye bir gariptim. İçeriye doğru muhteşem kokulu bir rüzgar girdi. Anneeeeeeemmmmm!"
BAYRAMLAR TATİL GİBİ OLDU * Bayram sizin için ne ifade ediyor? Hülya Koçyiğit: Bayram deyince coşkulu bir mutluluk, çocukluğum geliyor aklıma. Çocuklar içindi adeta bayram. Bütün bir sene 'Bayram olsun da yeni elbiselerim olsun' diye beklenirdi. Lunaparklar kurulur, hokkabazlar gelirdi. Belki de daha önce hiç yiyemediğin yemekleri tatlıları yersin. Herkes hediye, harçlık verir. Biraz daha büyükler için bayramın anlamı çocukları sevindirmek kadar, büyükleri de hatırlamaktır... Herkes çok sevecendir, affedicidir, bir bütün olur. Koskoca bir nüfusun aynı heyecanı hissediyor olmasını bilmek bile çok güzel bir şey... Bayramlar, nesilden nesile geçen bir kültürdür ama giderek yaşam koşulları değişiyor, dolayısıyla yaşam giderek zorlaşıyor. Ağır şartlarda çalışıyoruz, üretiyoruz ve yoruluyoruz. Dolayısıyla üç gün bayram dendiğinde üç gün tatil gibi geliyor insanlara. Şartlar zorlaştıkça çocukluğumdaki bayramlar yaşanamıyor diye üzülüyorum.
Gülşah Alkoçlar: Bayramlarda ailece Darüşşafaka, Kızılay gibi yerlere gider, ziyaretler yaparız. Kurban kesilir, onların dağıtımı olur. Akrabalarımızı ziyaret ederiz, mezarlık ziyaretlerimiz olur. Şehir dışındaki akrabalarımızı ağırlarız burada. Unutulmaması gerekenler neyse; açlara gıda ulaştırmak, yaşlılara da ilgi, alaka göstermek gibi; onları hatırladığımız dönemlerdir bunlar. Bizim için çok özel bir bayram coşkusu yoktur; çünkü biz zaten hep bir arada olan bir aileyiz. Herkes birbirine nerelere gittiğini, ne tür yardımlar yaptığını anlatır.
* Bayramlarda ailenizle bayram sofrasında olmaya özen gösterir misiniz? H.K.: Tabii ki! Benim çocukluğumda da bayram sofraları çok özeldi. Biz hiçbir zaman çok varlıklı bir aile olmadık ama sofralarımızda kuş sütü eksik olurdu bir tek! Herkesin evinde her çeşit olurdu.
G.A.: Mutlaka bir arada oluyoruz ama özellikle anneannemin vefatından sonra ziyaret edecek büyük kalmadı. Eskiden büyüklerimizin evinde aile yemekleri yerdik. Çocuklar harçlıklarını alırlardı. Şimdi mesela emektarlarımız yemek yapmıştır onlar yemek getirir, masada birlikte yeriz ya da onun evine gideriz.
* Siz bayramlarda tatil yapmayı mı tercih edersiniz, ziyaretleri mi? G.A.: Açıkçası benim için bayramlarda tatil önemli. Görevlerimizi yerine getirdikten sonra tatil yaparız. Çalışan insanlar, ancak bayramlarda ve resmi tatil günlerinde yaptıkları tatillerle dinlenebiliyor. Ama 'bayram gelsin de tatil yapalım, kaç günmüş' gibi bir sıkıntım yok.
* Çocukluğunuzdaki bayramlarla şimdiki bayramlar arasında nasıl farklar var? H.K.: Benim zamanımda öyle hazır giyim falan yoktu. Annem çok meraklıydı. Üç kız çocuğu da yaşadığı yerin en şık çocukları olsun isterdi. Bayram üç günse, o üç gün için üçer kıyafet diktirirdi bize. Aylarca onları çizer, malzemeleri alır, terziye tarif ederdi. Yaşatıyordu bize o mutluluğu...
G.A: Çok fark var... Eski adetlerin korunmadığını düşünüyorum. Bilmiyorum neden, ben de artık yoğun yaşayamıyorum. Anneanne, dede, babaanne, büyük amcaların olmaması galiba bize bayramı çok yoğun yaşatamıyor.
HARÇLIĞIMI LUNAPARKTA YERDİM! * Ya çocukken toplanan harçlıklar? Ne yapardınız bayram harçlıklarınızla? H.K.: Bayram harçlığı adetini doya doya yaşadım ben. Kuzguncuk'ta büyüdüm. Orada herkes birbirini tanır. Mesela lunaparka gidilecek, anne babamız bize harçlık verir ama biz bir saatte bitirirdik. Sonra kapı kapı gezip el öperdik. Onlar da bize mendil içinde para verirdi. Kibar adetlerdi bunlar. O para da biter sonra bir başka teyzeye giderdik... (Gülüyor)
G.A.: 'Harçlaklarımı bir ihtiyacı olana vereyim, onlara hediye alayım' gibi bir yaklaşımım vardı. Kendime bir şey alayım gibi bir derdim yoktu. Benim için mahallede oynadığım arkadaşımı sevindirmek daha büyük mutluluktu.
* Bayramlarda adettir yeni giysiler almak... Sizde de var mıdır bu adet? H.K.: Var tabii.. 'Anneanne zamanın var mı?' derler, olumsuz yanıt alırlarsa dede ile giderler. Kendi seçtikleri ve ihtiyaçlarına göre alışveriş yaparlar, çok şükür gözü tok çocuklardır torunlarım.
SEZEN BAŞARAN GÜNAYDIN
|