İyilik dışardansa kötülük nereden gelecek
Türkiye'de dış etkiyle başlayan finansal piyasalardaki iyileşmenin nereye kadar gideceği yine dışarıya bağlı. Dünyanın ise bin bir türlü hali var. Uzun süreli hareketin finali ile geleneksel yılsonu canlılığının çakışması, 2007'de global ekonomide belirsizlik ve Türkiye'deki seçimler kâr realizasyonu konusunda dikkatli olmayı gerektiriyor.
Finansal piyasalar dışarıdan esen rüzgarla geçen hafta yeniden yön değiştirdi. Son iki haftalık bozulma yerini düzelme eğilimine bıraktı. Faiz son iki yılın en yüksek düzeyine çıkmışken gevşemeye başladı. Borsa bu yılın mart ayında başladığı düşüş sürecinde 39 bin puana yaklaşarak en yüksek düzeyine çıktı. Döviz kurları yeniden düşüyor. Böylece finansal piyasalara asıl yön verenlerin yabancılar olduğu bir kez daha tescillendi. Bu yılın mart başında 4.5 yıldan beri devam eden iyileşme eğilimi yabancı satışlarıyla kırılmıştı. 2002'nin son çeyreğinde Türkiye piyasalarında başlayan olumlu trende, küresel gelişmeler etkili olmuştu. Global likidite bolluğu ve faiz düşüşleri ile gelişmekte olan piyasalara yönelik risk alma iştahındaki artış, Türkiye'de tek parti iktidarı ve AB atağı ile desteklenmeşti. Bu arada yaşanan büyük türbülansların hemen hemen tümüne global gelişmeler yol açmıştı.
Yabancı hâkimiyeti Küresel piyasalar ve ekonomiyle bütünleşmesi, cari açık vermesi ve yüksek kamu borçlarını sürdürebilmek için, yabancı kaynağa ihtiyaç duyması bu dönemde Türkiye'yi dünya piyasalarının etkilerine son derece açık hale getirdi. *Sermaye hareketlerinin 1989'den beri serbest olması entegrasyonun altyapısını oluşturdu. *Böyle bir süreçte hisse senedi piyasasının üçte ikisi yabancıların eline geçti. Yukarıda yer alan tablodan görülebileceği gibi, borsadaki hisse senetlerinin yüzde 66'sı bir süreden beri yabancıların portföyünde bulunuyor. Yabancılar, yerlilere göre çok daha az alımsatım yapmalarına karşılık ellerinde bulundurdukları portföyün büyüklüğü ve yerlileri etkileme güçlerine paralel olarak piyasanın genel yönünü belirlemede daha etkili olabiliyorlar. *Yukarıdaki tablodan izlenebileceği gibi, devlet iç borçlanma senetleri piyasasında yabancıların portföyü 18.5 milyar dolara ulaştı. Bu rakam Hazine'nin piyasaya olan 120.3 milyar dolarlık iç borcunun yüzde 15.4'üne denk geliyor. Oran olarak hisse senetlerine yaklaşmasa bile, bir kaç milyar dolara varacak satışların faizler üzerindeki etkisini mayıshazıran dalgalanması sırasında yaşadık. Bono piyasasının yabancılardan nisbeten daha az etkilenmesinde yerlilerin payı büyük. *Yabancılar Hazine'nin eurotahvillerinin de yaklaşık yarısını ellerinde tutuyor. Bu piyasada yapılan satışlar veya alışlar, stokun yaklaşık yarısının yerlilerin ellerinde bulunmasından dolayı, faiz piyasasını olumlu veya olumsuz etkiliyor. *Türk bankalarının yurt dışıyla yaptıkları swap işlemleri ve dışarıda ihraç edilen 10 milyardan fazla YTL tahvilleri, yabancı hareketlerinin yurtiçine etkisini artırıyor. *Yabancılar bütün bu işlemlerle Türkiye döviz piyasasına arz veya talep yaratıyorlar. Dolayısıyla dalgalı kur rejiminde döviz kurları üzerinde eskisine oranla çok daha etkili oluyorlar. *Piyasalarla Türkiye üzerinde yabancıların etkisini artıran en büyük neden, bu yıl 30 milyar doları aşan ve bu düzeyini sürdürmesi beklenen cari açık. Bu, her ay için ortalama 2.5 milyar dolarlık bir dış kaynak gereksinimi demek. Bu kaynak gelmeli ki, ekonomideki çarklar dönsün, finansal piyasalardaki dengeler bozulmasın. Bu açıdan portföy yatırımlarının yanında bankaların yurtdışı borçlanması ve reel sektör şirketlerinin dış borçlanması da finansal piyasaları etkiliyor. Yabancıların Türkiye'den şirket satın almaları da piyasaların olumlu trendini sürdürmesine önemli bir katkı sağlıyor.
Kâr realizasyonuna dikkat Son piyasa hareketleri yabancıların mevcut koşullarda Türkiye'ye yatırım yapmaya devam edebileceklerine işaret ediyor. Bu süre, bir kaç günden bir kaç haftaya hatta bir kaç aya kadar uzayabilir de. Kısa bir süre sonra kesilebilir de. Çünkü dünyanın bin bir türlü hali var. Dışarıya bu kadar bağımlı olduktan sonra, bu hareketin sonunun ne zaman geleceği de küresel piyasaların tercihine ve dünyadaki gelişmelere kalmış. 2007, Türkiye'de çifte seçim yılı. Küresel piyasalar açısından da geleneksel yıl sonu hareketine ve uzun süreli bir konjonktürün finaline denk gelmesi yanında dünya ekonomisinde 2007 beklentilerinin pek de iyi olmaması, kâr realizasyonlarına özellikle dikkat edilmesini gerektiriyor.
Sonuç"Zehir kuyruktadır" Latin Atasözü
|