kapat
   
16 Ekim 2006 Pazartesi
 
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Gerçekten "onlar" mı bizi AB'de görmek istemiyor?

Herhalde sizler de " Bunlar bizi AB' ye almazlar " cümlesinin seslendirildiğini defalarca duymuşsunuzdur.
Aslında " Ortadoğululuk "un çok doğal yansımasıdır bu cümle. Bunun özünde kendi hatalarını görmek yerine, bu hataların dış güçler tarafından yaptırıldığına inanmaya dönük çocukça bir zaaf vardır. Örneğin topraklarından petrol fışkırmasına rağmen halkı yoksul olan ve petrol paralarıyla militarist ve despotik rejimleri fonlayan ülkelerin insanları da, bu durumun " Emperyalist ve Siyonist komplolar "ın sonucunda oluştuğuna inanır.
" Bunlar bizi AB'ye almaz " cümlesinin yanında, " İçeride bizim AB' ye girmemizi kimler istemiyor " cümlesini nedense pek az duyarsınız. Çünkü kamuoyu dış düşmanların komplolarına yönlendirilmiştir ve " İç dinamikler "in AB'ye karşı olan öğeleri, bu zihin tembelliğine sığınarak " Ulusalcılık " kartını oynamaktadırlar.
Aslında " Değişim "e karşı statükonun direnmesidir bu. Üstelik Ortadoğu'da evrensel kavramlar da bu tabloya uyarlı olmaları için değiştirilmiştir.
Örneğin " Devrim " değişim demektir. " Karşı-devrimci " değişime karşı eylem koyan kişidir. Ortadoğu mantığında ise, " Dondurulmuş statüko "ya devrim denir ve bunu değiştirmek isteyenler de " Karşıdevrimci " olarak görülür. Herhalde Sovyet sisteminden kopya edilmiş bir zihinsel çarpıklığın yansımasıdır bu.

SOKAKTAKİ
KİTLELER
Ortadoğulu olmanın siyasete yansımasının belirli pratiklerinden biri de, " Dış komplolar "a inandırılmış kitlelerin sokağa dökülmesi veya " Ulusal öfke "nin çeşitli kitlesel davranışlarla dünyaya duyurulmasıdır.
Örneğin Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgalinin sonunda bu ülkenin başına sayısız bela açacağı biline biline, halk kitleleri Bağdat meydanlarında " En büyük Saddam, başka büyük yok " sloganları atmışlardır. Sonra da aynı kitleler Amerikan işgali başlayınca Saddam'ın Bağdat meydanlarındaki heykellerini devirmişlerdir. Şimdi de bu kitleler Amerikan işgalinin nasıl sona erdirileceğini düşünmek yerine birbirlerini boğazlamaktadırlar.
Bizde de Kıbrıs bir " Ulusal dava " olmaya başlayınca halk kitleleri meydanlara önce " Ya Kıbrıs ya ölüm ", arkasından " Ya taksim ya ölüm " sloganlarıyla meydana dökülmüşlerdir. Bu arada kitlelere 1955'te " 6-7 Eylül pogromu " yaptırılmış ve Türkler Türk kentlerini yakıp yıkmışlardır. Sonuçta ise, Kıbrıs'ın kaderi meydanlarda değil Zürih ve Londra Konferansları'nda belirlenmiştir. Bu konferansta Türkiye'yi temsil eden Menderes ve Zorlu da, 27 Mayıs darbesi sonunda idam edilmişlerdir. 1974'te bu kaderi değiştirmek üzere yapılan askeri harekatı uluslararası kalıcı bir çözüme dayamak yerine, yine bunu popülist siyasi bir manevraya kurban edip, " Sorun "u içeriye aldığımız için, sayısız iç ve dış bunalım yaşadık. Kıbrıs fatihleri Ecevit ve Erbakan da, 12 Eylül darbesi ile " Yasaklı " oldular.
Bu sürecin sonunda ise bugün Kıbrıslı Rumlar AB üyesidir ve Türkiye'nin AB üyeliği yolundaki en somut engel Kıbrıs Rumları'nın Türk liman ve havaalanlarını kullanmalarının engellenmesidir.

AĞAR-BÜYÜKANIT

Bir diğer Ortadoğulu alışkanlık da, askerlerin siyasetteki ağırlığı değil midir?
Çünkü Avrupalılık da " İktidar "ı seçim belirler. Siyaset düşünce ile yapılır. Eğer iktidarın belirlenmesinde ve devletin yönetiminde Silahlı Kuvvetler, " Oylu kuvvetler " karşısında bir siyasi pozisyon alırsa, bu ülkenin anayasal demokrasisinde " Kuvvetler Ayrılığı " kavramının içeriği karmakarışık olmuştur.
Bu açıdan kuvvet komutanlarının doğrudan ve dolaylı eleştirilerinden iktidardaki AK Parti zaten payını almışken, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın hedefe muhalefetteki DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ı da dahil etmesi, " Sivil siyaset "in toptan kapsama girdiğini göstermiyor mu? Hem sivil toplum örgütlerine (mesela TESEV), hem siyasi partilere öfkeli bir komuta kademesi, hangi AB ölçütünde kabul edilebilir?
Bu durumda " İçeride bizim AB' ye girmemizi kimler istemiyor " sorusunun cevabı da bir anlamda açıklığa kavuşmaz mı? Çünkü AB yolundaki bir büyük engel de askerin sivil siyasetin içine karışmış olmasıdır.
" Avrupalı olacağız " derken iyice Ortadoğulu olmak yolunda ilerlemekten kaçınmalıyız. Çünkü toplumsal belleğimizde yeterli miktarda Ortadoğululuk zaten var.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 En büyük tehdit toplumsal yorgunluktur   / 15-10-2006
 Yeni Türkiye artık eskisinden farklı olmalı...   / 14-10-2006
 Fransa'yı bilelim ama Fransız olmayalım...   / 13-10-2006
 Tarihimiz 1923'te başlasa bu sorunlar hiç olmazdı ki...   / 12-10-2006
 Heykele selam izolasyona devam: Kuzey Kore   / 11-10-2006
 Büyük insanlığın vizyonu ve misyonu vardır   / 10-10-2006
 Toplum değişim mühendislerine özlem duyuyor   / 09-10-2006
 Beyinler de çalıştırıldıkça ışıldar...   / 08-10-2006
 Erkel kadınlar da erkek erkekler de aynı konumda...   / 07-10-2006
 "Devletli" olmayanlar da "irtica tehlikesi var" diyorsa...   / 06-10-2006
ERGUN BABAHAN
Birbirimizi anlamak
Türkiye Avrupa Birliği yolunda ağır...
MEHMET BARLAS
Gerçekten "onlar" mı bizi AB'de görmek...
UMUR TALU
Siyaseti yaşatmak!
"Muhalif" olmanın, "farklı"...
ERDAL ŞAFAK
Troyka ve Triumvirat
Dışişleri Bakanı...
MEHMET ALTAN
Yağmurlu bir gündü...
Dün Ankara'ya indiğimde yağmur...
Peçe düştü İslamofobi kavgası çıktı
Eski dışişleri bakanı straw'un ateşlediği peçe tartışması büyüyor.
Çeçen liderle ilgili 'cepten' delil bulmuştu
Muhalif Rus gazetecinin, öldürülmeden önce Çeçenistan Başbakanı...
Tek golle 7 puan
Tek golle 7 puan
Cumartesi G.Saray, dün de F.Bahçe Ankara ekiplerine takıldı. Beşiktaş...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu