|
|
Lucca piyasa yeri değil bize haksızlık ediliyor!
İstanbul'da yükselen değer Bebek'teki Lucca... Hani Kaya Çilingiroğlu ile Feraye Tanyolaç'ın ilk kez yakalandığı yer. Mekan 'patlama' yaşıyor; herkes her akşam dolup taşan bu mekanı konuşuyor, işten çıkan kendini buraya atıyor. 'Lucca insanı' diye bir kavram bile var artık! Patron Cem Mirap ise mekanına 'piyasa yeri' denmesinden rahatsız: Bu laf beni irite ediyor. Bu kadar iyi yemek ve içecek sunan bir mekanı tek boyuta indirgemek haksızlık...
* Sizin hikayeniz nerede, nasıl başlıyor? Ben Ankara'da doğdum büyüdüm, üniversiteyi bitirdim. Lisansüstü yapmak için Amerika'ya gittim. New York'ta reklam okurken reklam firmalarında çalışmaya başladım. Prodüksiyon, fotoğraf, müzik videoları, reklam çekimleri, prodüksiyon asistanlığı ve prodüksiyon yardımcılığı yaptım.
* Amerika'ya giderken hayaliniz neydi? Kafamda reklam, görsel sanatlar, dizayn üzerine çalışmak vardı, yani genellikle bu alanlarda iş yapmak istiyordum. Ama Amerika'da bu alanlarda inanılmaz çekişme var. Herkes alanında çok iddialı ve inanılmaz! Buradaki ekiplerden çok daha uzun saatler çalışıyor. Orada küçük restoranlarda çalıştım zaman zaman, para kazanmak için. İyi de deneyim oldu. Oradaki çalışma temposunu, rekabeti en iyi şekilde nasıl uygularım diye düşündüm ve Türkiye'ye dönmeye karar verdim.
* Kaç yıl kaldınız? 7 yıl kaldım. 3 sene önce de döndüm. 31 yaşındaydım döndüğümde...
* Türkiye'ye bir kafe ya da restoran açma kararıyla mı döndünüz? Türkiye'ye her gelişimde bakıyordum; buradaki reklam ve prodüksiyon sektöründe istediğimi elde edemeyecektim. Ama yiyecek içecek ve eğlence sektöründe inanılmaz çok şey yapılabilirdi. Hayatım boyunca gezen, dolaşan ve gözlemci bir insan oldum. E kendim de yemeğe, dizayna çok meraklıyım. Türkiye'ye geldiğimde hep bir eksiklik hissederdim.
* Nasıl bir eksiklik? Mesela hem sabah, hem akşam gidebileceğiniz, her saati insanı karşılayan bir yerin eksikliğini hissediyordum. Ya çok şık giyinip, rezervasyon yaptırıp gittiğiniz yerler vardı ya da çok salaş, ev tipi, kafe tipi yerler... Ama şık bir kıyafetle de, eşofmanla da gidebileceğiniz, iyi bir şarap içebileceğiniz, iyi yemek yiyebileceğiniz ortak bir yer yoktu. Her şey çok kalıp! Bu bana kesinlikle yiyecek içecek sektöründe çok iyi şeyler yapmalıyım diye düşündürdü. Bebek de benim en sevdiğim yerdi. Bebek'te yaşayan insanlar da kafa yapısı olarak rahat ve aynı ihtiyaçları duyan insanlar; gittikleri yerde çok fazla para sarfetmeden çeşitli lükslere sahip olmak isteyen insanlar...
* Lucca pahalı değil mi demek istiyorsunuz? İstanbul standardında pahalı ama 'lüks yerler' kategorisinde bakarsanız benzerlerine göre fiyatları daha makul. Mesela çok eski bir konyağı, iyi bir puroyu ya da çok iyi bir şarabı içebileceğiniz benzeri yerlere göre çok daha mantıklı fiyatlar.
* Lucca'ya sık gelip havasını koklayanlar, şu ünlü Friends dizisindeki Central Perk Cafe'yi hatırlıyor. Siz de bir buluşma yeri, semt barı ihtiyacını mı karşılamak istediniz? New York'ta etkilendiğim birkaç yer var ama 'şuraya benzesin' diye kafamda bir model yoktu. Bence bir yeri orijinal yapan ve başarısını sağlayanlardan biri de o yeri bir kalıba sokmamaktır. Artık insanlar yurtdışında daha çok geziyor, internetten, dergilerden takip ediyor. Yani çok iyi anlıyorlar mekandan ve orijinal bir yer istiyorlar.
ANTRİKOT, PURO, SMOOTIE... * Hemen sorayım, Lucca'nın nesi orijinal? Gündüzden geceye kadar açık, mönüsünde her şeyi birarada sunan bistro, cafe-brasserie tarzı ilk yerlerden. İkincisi, 'tapas'ı ilk uygulamaya çalışan yerlerden biriyiz. Şöyle diyebilirim, burada bir smootie, bir Moet&Chandon, bir Havana purosu ve çok iyi antrikotu aynı mönüde bulabilirsiniz. İstanbul'da hepsinin ayrı ayrı gidilecek yerleri vardı ama hepsinin bir arada olduğu bir mönü hatırlamıyorum. İkinci ilk, dediğim gibi fiyat politikası, başından beri standartların altında.
* Burayı açarken bir strateji belirlediniz mi 'tutması' için, yoksa şansınız mı yaver gitti? Tanıtmak, çok popüler yapmak için çaba sarf etmedim; insanlar ne ister, ne olsa hoşlarına gider diye hareket ettim ve hep bunu uyguladım.
* Kaya Çilingiroğlu'nun Lucca'dan çıkarken Feraye Tanyolaç'la yakalanmasının bu mekanın fenomen olmasına hiç katkısı yok mu? Öyle bir şey kesinlikle diyemem.
* O olaydan sonra burası patlama yapmadı mı? Merkezi bir konumu olduğu için bu önüne geçemeyeceğiniz bir şey... Ama bu şekilde anılması aslında magazin basınının keşfetmesi bence! Lucca hep popülerdi, ilk gününden beri bir sürü popüler müşterimiz var ama o olaydan sonra magazin basını daha çok ilgi göstermeye başladı.
* Bu hoşunuza gidiyor mu peki? 'İnsanlar sırf birbirini görmek ya da magazinel sima görmek için Lucca'ya gelse mutlu olur muydunuz?' diye soruyorsanız kesinlikle mutlu olmazdım. Böyle bir yer sahibi de olmak istemezdim. 'Lucca neden bu kadar popüler, niye insanlar geliyor?' sorusuna cevap arıyorsak, kesinlikle keyifli bir yer olması, merkezi bir yer olması... Lucca'nın ilk baştan beri devamlı gelen bir müşteri portföyü var, bu insanlar emin olun 2 yıldır hiç değişmedi. Şu doğru; kesinlikle basının özellikle çok ilgi gösterdiği bir yer ama dediğim gibi sıcak, iyi yemek yapan, iyi içecek yapan, klasikleşmeye doğru giden bir yer. Bu kadar iyi yemek ve içecek konseptine sahip bir yerin tek boyuta indirgenmesi beni rahatsız ediyor. Buraya haksızlık ediliyor bence! Bu bir sanat eserine benzer. 'Bir resmin sadece çerçevesi çok güzel' demek gibi... Buranın popülerliği, hareketliliği, insanların devamlı geldiği canlı ve sosyal bir mekan olması benim çok hoşuma gidiyor. Bu da 'magazinel yer' damgasının vurulmasını gerektirmez.
ŞİRİN SEVER
|