|
|
Takva, kimseye yaranamayacak
Hiç kuşkusuz, 'Takva' filmi, son zamanlarda izlediğim en çarpıcı film. Öncelikle Önder Çakar'ın mükemmel senaryosu sizi bir anda içine alıyor. Filmin yönetmeni Özer Kızıltan ise özellikle tekkenin içinde geçen sahnelerde harikalar yaratmış. Ama tabii filmin yüzleri; Erkan Can ve Güven Kıraç eşine ender rastlanır bir oyunculuk senfonisi ile sizi koltuğa yapıştırıyorlar. Dindar bir adamın, bir tarikata girdikten sonra başına gelenlerin anlatıldığı filmin baş karakteri Erkan Can, bizi, Muharrem isimli bu karakterin hayatına taşıyor. İlerleyen yaşına rağmen bir çuvalcıda kalfa olarak çalışan Muharrem'in yaşadığı iki katlı, sobalı eski evdeki kokuyu bile duyabiliyorsunuz. Tertemiz evinde çamaşırlarını sobanın üzerindeki tellerde kurutan, alüminyum tenceresinde patatesli fasulye pişiren, üstüne de yine alüminyum çaydanlığında çay demleyip sessizce yatağına uzanan Muharrem'in ıssızlığını içinizde hissediyorsunuz. Tarikata gidip zikreden, arkasından da uykusunda kadınlarla sevişip 'cenabet' olan Muharrem'in kafasının karışıklığını da yüreğinizde hissediyorsunuz. Güven Kıraç'ın ise her filmde nasıl olup da, bu kadar kendisini kaybedip tamamen canlandırdığı karaktere bürünebilmesinin sırrını arayıp duruyorsunuz.
TÜRK USULÜ GÜLÜN ADI Zikir sahneleri, Babazula grubunun (ki Antalya'da en iyi film müziği ödülünü aldılar) müziğiyle tüyleri diken diken eden bir görsel şölene dönüşmüş. Evet film gerçekten çok güzel ve insanda yeniden izleme hissi uyandırıyor. Hatta ironik bir yaklaşımla filmi 'Türk usulü Gülün Adı'na benzetmek bile mümkün. Film, inanılmaz bir zamanlama ile vizyona giriyor. Hani Hollywood filmi olsaydı bir sürü komplo teorisi üretirdik. "Canım zaten filmi CIA çektirmiş, cinayetler filan da filmin promosyonu için önceden planlanmış" derdik. Tam da tarikat cinayetleri, tarikat yaşamı tartışılırken, insan Takva'yı bir belgesel gibi izliyor. Ayrıca film bu hassas konulara hayli dikkatli yaklaşmış. Hatta o kadar dikkatli yaklaşmış ki, tam olarak ne söylediği çok net değil. Laik kesim de İslami kesim de filmi çok sevebilir veya her ikisi de nefret edebilir. Hatta filmin bence zayıf kalan finali de bu bakış açısını iyice besler gibi görünüyor. Ana haber bültenleri, halkı özellikle 'zikir' sahneleri çerçevesinde örgütlemeye başladı bile. Gerçi onlar da net bir şey söylemiyor. Çünkü iki taraftan da tepki çekmekten korkuyor. Eğer böyle giderse Takva gibi mükemmel bir film, zikir sahneleri etrafında yaratılacak olan tartışmaya kurban gidecek ve biz yine üslubu tartışmaktan asıl konuyla ilgilenemeyeceğiz. Eğer bu bir Kızılderili filmi olsaydı 'hayya hayya' müzikleri eşliğinde hayran hayran Kızılderili zikrini izlerdik. Veya kilise filmi olsaydı şarkılı türkülü Gospel sahnelerinden keyif bile alabilirdik. Umarım Takva'ya da aynı hoşgörüyü gösterebiliriz.
|