|
|
Bunalım arayışı
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça "artan irtica" tehlikesi ağırlıklı gündem haline geliyor. İrticai tehlikeye dikkat çekenlere dün de Hava Kuvvetleri Komutanı eklendi. Onu önce Cumhurbaşkanı'nın, ardından da Genelkurmay Başkanı'nın izlemesi bekleniyor. Bekleniyor diyorum çünkü iki yetkilinin konuşmalarının muhtemel içeriği medyaya sızdırıldı. Bütün bu açıklamaların doğrudan muhatabı hükümet. Ancak o da bu açıklamaları pek üzerine almıyor. Cumhurbaşkanı Sezer'in bu hükümetten hazzetmediği bir sır değil. Bu nedenle Cumhurbaşkanı devlet organlarının uyumlu çalışması için gayret sarf etmiyor. Hükümet içinde "Bu kargaşada Çankaya'ya ben çıkar mıyım acaba" beklentisi olanlar da hükümet karşı bu blokla el altından işbirliğini sürdürüyor. 301'inci maddeyle ilgili tartışmalar bu durumu çok net bir biçimde ortaya koydu. Peki hükümet ne yapıyor? Hükümet bu tablo içinde kendisini yalnızlaştırıcı adımlar atmayı sürdürüyor. AB reform süreci içerideki "şahin"leri memnun etmek adına sürüncemeye bırakıldı ama şimdi şahinler iktidarı fena yıpratıyor. AB Parlamentosu'nu en fazla ciddiye alan ülke olarak son rapora ateş püskürüyoruz ama raporun özellikle reformlar ve insan hakları konusunda gerçeği ortaya koyduğunu itiraf edemiyoruz. Bu amaçsızlık ve başıboşluk partinin kemik çekirdeğinin önünü açıyor. İktidarın reform çabalarını destekleyen, ancak uzun vadede laiklikle ilgili kaygıları olan kesimin AK Parti'ye şüpheyle bakmasına yol açıyor. Ankara'daki yolsuzluk iddiaları almış başını gitmiş. Özellikle inşaat ihalelerinde ve yap-işlet-devret projelerinde, iktidara yakın büyük şirketlerin baskıyla kazananlara ortak edildiği iddiaları ayyuka çıkmış durumda. İktidar yorgunluğunun tüm izleri kendini gösteriyor. Hasan Cemal'in dün altını çizdiği gibi, 4 yılda elde edilen tüm kazanımlar bir anda tehlikeye düşebilir. O yüzden, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidarın önde gelen isimlerinin şöyle kendilerini bir adım geriye çekip ortadaki tabloya bakmalarında yarar var. Çünkü mevcut tablo kızalım veya üzülelim, ortada bir iktidar boşluğu olduğu izlenimi veriyor. İktidarın boşluk taşımayacağı ortada. Eğer "Mayısa kadar böyle ite-kaka gideriz" diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, gidemeyeceğiniz ortada. Bu gerçeği görüp ona uygun önlemler alır, adımlar atarsanız hem Türkiye'nin önünü açar, hem 4 yılda elde edilen kazanımların yitip gitmesine engel olursunuz. Türkiye'nin önünü açmak öncelikle siyasi iktidarın sorumluluğudur, AK Parti'nin bu gerçeği görüp ona uygun davranacağını ümit ediyorum.
|