Washington rüzgarı...
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı W. Bush ile Beyaz Saray buluşmasını "ayarlamak için epey uğraş verdiklerini" AK Parti'nin ilgilileri de gizlemiyor. Erdoğan'ın, Beyaz Saray buluşmasının ayarlanması için neden bu kadar uğraşıldı? Soruya, "Bush ile fotoğraf çektirmenin Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ne alası var?" yanıtı, gezi ile ilgili kamuoyuna yerleşen kanının da göstergesi. Bunları bir kenara bırakırsak Erdoğan, Bush'la görüşmeye geçmişten farklı olarak nasıl bir havada girecek? Önceki görüşmelerinde Erdoğan'ın arkasında, Türkiye'den gelen güçlü destek veya lehine işleyen sessizlik vardı. ABD ile ilişkilerde de tam anlamıyla bir bahar havası, hatta Ortadoğu için gösterilen "rol modellik" vardı.
Rüzgarın yönü Bu kez Beyaz Saray'a girerken, geçmişten farklı bir tablo arkasında olacak. Özetle sıralarsak: -Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un "İrticanın geçmişten daha tehlikeli bir boyuta geldiği" kaygısını dillendirmesi... -Washington'da bir haftadır görüşmelerde bulunan Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin üç gündür İran ve Suriye'nin yanında Türkiye'ye dönük tehdit dolu sözleri... -1 Ekim pazar günü TBMM'nin açılışında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in içeriği sert olacağı tahmin edilen konuşması... -Bush ile görüşmeden 6 saat önce Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın Harp Akademileri'ndeki sözleri... -Hamas ve El Kadı olayları sonrası ABD'deki Yahudi cemaatinin tersine esmese bile bu kez bulunamayacak rüzgarı... -Türkiye'deki ABD karşıtlığının 1946'dan sonraki en yüksek seviyeye çıkma eğilimi belirdiğinde, bunu önlemek için çaba gösterilmemesi. Aksine, seyirci kalınarak veya bazı söylemlerle bu artışa istemeden de olsa "destek veriliyor" görüntüsünün yaratılması...
Talabani ve harita Haydi, iç politik gelişmeleri "olağan diye yorumlayıp" bir kenara bırakalım, dışarıdaki gelişmelere bakalım. Daha kısa süre önce devletin en üst makamlarının gidip görüştüğü ve "olumlu izlenim" aldıklarını söylediği Talabani'nin, "PKK ile konuştuk, 1 Ekim'de ateşkes yapıyor" açıklamasının, hemen ardından gelen sözleri için ne diyeceğiz? AK Parti içinden gelen yanıt şöyle: "Talabani acaba, Washington'da Kürt devleti kurma hayalinin suya düşmüş olduğunu gördü de acı içinde kıvranıp, bu psikoloji ile çevresine mi saldırıyor?" Bu tezi, "hasar giderme" çabası içinde kabul edip, Talabani'nin bozulan psikolojiyle saldırgan tutum takındığını varsayalım. O zaman, Roma'daki NATO Savunma Koleji'nde, ABD'li bir albayın Ortadoğu konusunda verdiği brifing sırasında Türkiye'yi bölen harita göstermesini nasıl yorumlayalım?
Kriz yönetmek Görünen o ki, Türkiye-ABD ilişkileri, her iki tarafta yaşanan paradokslar nedeniyle bir türlü normal seyrine oturmuyor. Özürler arasında top çevirip, "o harita bizi bağlamıyor" dese de, Pentagon'daki yara bir türlü kapanmıyor. Paradoks ise bu noktada ortaya çıkıyor. Washington, bir yandan Türkiye'deki ABD karşıtlığını engellemek için Ankara'nın çaba göstermediğinden yakınıyor. Diğer yandan da ABD karşıtlığının daha da alevlenmesi için, Kuzey Irak üzerinden Türkiye'ye benzin püskürtüyor. Ankara'da hükümet ise alışıldık tavrı içinde, önleyici tedbir mekanizmasını çalıştıramamanın sıkıntısı içinde kıvranıyor. Her şey bittikten, yara açıldıktan sonra olaya müdahil oluyor... Krizi yönetemiyor, olayların önünde olacağına, ardında bocalıyor. Plansızlığın kaderci yaklaşımına teslim oluyor.
|