'Pakize adında bir adam'
Lütfen Bu Konuya Girmeyelim adında bir gündüz programı var. Pakize Suda'ya bayılırım. O da beni sever. Yazılarını kaçırmam. İşim olduğu halde biraz seyredeyim, dedim. Aynı programda o gün sevgili Ediz Hun ve Deniz Akkaya da var. Ediz'in filmlerinden parçalar gösterirken birinde ben de varım. Simsiyah geniş kenarlı bir şapka, kırmızı yerlere kadar parlak deriden bir pardösü, gözümde de dışarı doğru bombeli sarı camlı, yüzümün neredeyse bütününü kaplayan güneş gözlükleri var. Belli ki Ediz Hun'dan intikam almaya gelmişim. Pakize, Deniz Akkaya'ya dönüp "Filiz'e ne olmuş böyle! Sanki otobüs çarpmış da farları gözünde kalmış gibi," deyince, çok güldüm. Başka bir gün de sesinin kalınlığından bahsediyor. Bir hanıma telefon etmiş. Küçük oğlu çıkmış. "Kimsiniz?" "Ben Pakize," deyince, çocuk içeriye seslenmiş "Anneee seni Pakize adında bir adam arıyor." Etrafındaki her şeyi denetleme huyundan bahsediyor. Birileri uzunca müddet bir yerde durup etrafı gözetlerse yanına gidip sorarmış: "Ne yapıyorsunuz kardeşim, birini mi bekliyorsunuz?" Bir keresinde genç bir adamın önünde duran arabayı çaktırmadan tetkik ettiğini görünce karşısına gidip dikilmiş. Öyle bir bakmış ki! Adam biraz tedirgin "Valla Pakize Hanım, kendi arabam demiş." Hem kendisi hem program çok eğlenceli.
NASIL BİR MERAK BU? Çok eskiden, ilk defa o zamanki adı Valtur olan Kemer'deki bir tatil köyüne gitmiştim. O kadar ücra köşelerde güneşleniyorum ki kimse beni görmediği için biraz merak etmiş olmalı. Üstümde mayo ama onun üstünde de uzun bir kimonoyla portakal suyu almaya büfeye gittim. Arkamdan genç bir erkek "Filiz Hanım, Filiz Hanım," diye bağırdı. Dönüp baktığımda gördüğüm manzara şu: İki genç adam, dört beş yaşındaki bir erkek çocuğunun ellerinden tutmuş sürüklerken çocuk gitmemek için sandaletlerini kuma gömmüş direniyor. "Bu küçük sizi görmeyi çok istiyor da!" Çocuk bir taraftan çırpınırken bir taraftan da haykırıyor "İstemiyorum ya, istemiyoruuum."
SOKAK ÇOCUKLARI Arabada üç kişiyiz. Kırmızıda durunca, caddede arabaların arasında dolaşan altı - yedi yaşlarında bir kız çocuğu geldi. Açık olan ön cama ellerini koyup bakmaya başladı. - "A! tanıdım seni," dedi direksiyondakine "İlker İnanoğlu'sun," arkaya döndü, "Sen de Oya Başar'sın." İlker'in yanında benim kasketli, beyzbol oyuncusu bozuntusu halime bakıp "Seni de tanıyacağım ama çıkaramadım," deyince bastık kahkahayı. O kadar sevimli ve güzel bir çocuktu ki! Çok karşı olduğumuz halde elimizde ne kadar bozuk para varsa verdik. İlker "Bu çocuklar para kazanmak için gazete, mecmua görmezler, sabah, akşam caddelerde gezerler, televizyon seyretmeye bile vakitleri yok, nereden tanırlar birtakım insanları?" diye sordu. "Eee az da olsa seyrettiği magazin kısmı demek ki! Televizyonun gücü," dedik.
ÖZGÜN UÇUYOR "Yeni bir star doğuyor galiba," demiştim. Yanılmadığım çıktı. Özgün'ü ve şarkılarını yedi ay gibi kısa bir sürede herkes tanıdı. Çok iyi bir altyapısı olan Özgün'ü halk da benim gibi sevdi anlaşılan. Yeni klibi Kandırman Lazım da uçarak geliyor müzik kanallarına. Aynı Süperman ya da Batman gibi... Gençler siz de çığlık atmaya, birlikte söylemeye hazır olun!
|