Kapının arkasında ne var?
Yurttaşların seslerini yükselttikleri ülkelerde özgürlük, soyut bir kavram olmaktan çıkar. Özgürlük yaşamı besleyen somut bir ana damar olarak kalbe kan pompalayınca, daha sağlıklı bir nesil, sağlam adımlarla ışığa doğru yürür. Günümüzde aydınlanmaya giden yol, bir araya gelip sivil itaatsizlik grupları oluşturmakta, demokratik kitle örgütlerinde bir araya gelmekte, önce birey olarak sonra topluca sesini yükseltmekte gizli.
NE KADAR ÖZGÜRSÜNÜZ? Farklı sesleri bünyesinde barındıran, düşünmüş taşınmış, sanatın matematiğinde gizli kusursuzluğu amaç edinmiş, muhteşem bir koronun arasında mı olmak istersiniz; yoksa davulcunun peşine takılmış, kimsenin birbirini dinlemediği, duymadığı bir böğürtünün parçası olmak mı size daha çok keyif verir? Keyfinize kalmış, istediğinizi seçin; bırakıldığınız kadar özgür olmayı kabullenmişsiniz nasıl olsa... Üçüncü yol da var: Dışarıdan, soğuk ve mesafeli bir tavırla bütün olan biteni izleyip ahkâm kesmek; herkesten ve her şeyden daha üstün olduğunu düşünüp, yalnızca izlemek, hiçbir şeyin parçası olmadan yalnızca seyirci olmak... Nüfusun büyük bir çoğunluğunun yalnızca seyirci olduğu, olan biten, anlatılan hiçbir şeyin yaşamlarına sızmaması için büyük gayret sarf ettiği ülkelerde yaşam oldukça lezzetsizdir.
EŞSİZ YAŞAMA SANATI Bütün bireysel ve toplumsal çalkantılardan uzakta kalabilmek için küçük mutluluklarını, ufak düzenlerini, her türlü yeniliğe kapalı yaşamlarını dört elle korumaya çalışan insanların çoğunlukta olduğu ülkelerden kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün kokuları yükselir. Sanat da, ciddiye alındığında eşsiz bir sanat olmaya dönüşen, bütün sanatların önünde gelen 'yaşama sanatı' da sürekli sorular sormayı önerir. Soruların içinden çıkacak yeni sorular yeni soruları doğursun diye. Sorulara vereceğimiz cevaplar, soruları doğuran durumlara kendimizi yaklaştırmamızı önerir. Sağlıklı cevaplar peşindeysek, kendimizi sorunlardan, sorunlu durumlardan uzakta tutmaya değil, onların içine oturtmaya çalışmalıyız.
ARALAYIN KAPIYI VE SORUN Bizi hiç ilgilendirmediğini düşündüğümüz durumların, sorunların aslında bizim de sorunlarımız olduğunu kabul etmemiz, bizden çok uzakta gerçekleşen olaylara yakın bir ilişkimiz olduğunu anlamamız, her konuda sürekli sorular sormamız gerekiyor. Kendimizi başkalarının yerine koymak hem kendimizi, hem karşımızdakileri, uzağımızdakileri daha iyi anlamamızı sağlayacak, hem de kendimizi yeniden keşfetmenin, daha iyi tanımanın kapısını aralayacaktır. "Bu adam neler anlatıyor?" demeyin. Kapının arkasında ne büyük eğlenceler var bir bilseniz! Ben yardımcı olayım size, aralayın kapıyı. Aralayın ve sorun kendinize: "Ben bu durumda olsam, ne yapardım?" Cevap bir ölümdür, konunun içini boşaltmadır; ancak yeni sorular üreten cevapları ciddiye alabilirim. Yeni sorular soran çözümlere ihtiyacımız var.
|