| |
|
|
Edebiyatçı olmak isteyenlerin en sevdiği madde
Edebiyatçı olduğunuza inanıyor ama medyanın size yer vermemesi nedeniyle hak ettiğiniz şöhrete kavuşamadığınızı düşünüyorsanız... Yazdıklarınızın çok değerli olduğundan emin olmanıza rağmen, geniş halk kitlelerinin sizi ciddiye almamasından şikayetçiyseniz... "Benden edebiyatçı falan olmaz; bu yazdıklarım da beş para etmez ama ben yine de yazıp şansımı deneyeyim" diyorsanız... Yazdığınız fikirlerle ortamı sallayamamaktan dert yanıyorsanız... Hatta hiçbir fikriniz olmadan ortalıkta fikir adamı gibi gezmekten zevk alacaksanız... Kolayı var. Türkiye'de bir kitap yazın. Kitabınızın konusu hiç önemli değil. İçinde bir fikir olup olmaması da mühim değil. Edebi bir değer taşıyıp taşımaması da tartışmaya değer değil. Bu kitabın bir yerinde kitabın konusuyla alakası olsun olmasın, Türkiye'ye sövün. Türkleri karalayın. "Barbar" deyin, "katil" deyin. Hatta ileri gidin, "tipsizler" deyin, "iktidarsızlar" deyin, "hepsi adidir" deyin. Cumhuriyet'i işgalcilikle suçlayın, Atatürk'e "diktatör" deyin. Hatta hakaretler edin. Ermenileri kestiğimizi detayıyla anlatın, Türkiye'nin bölünmesini savunun, Rumlara mezalim yapıldığını hatırlatın, hatta Türklerin fırsat bulsa kendileri dışındaki herkesi öldüreceğini de belirtmeyi ihmal etmeyin. Sonra kitabınıza kaldığınız yerden devam edin. Emin olun siz artık "Uluslararası çapta bir edebiyatçı ve hatta aydınsınız." Herkes sizi yazacak, herkes sizi konuşacak, herkes sizi savunacaktır. Avrupalılar bile sizin değerinizi anlayacak, edebiyatınızı ve fikirlerinizi övecektir. Çünkü Türkiye'de bir ceza kanunu var. Ve o kanunun 301. maddesi var.
|