| |
|
|
İktidarın, şöhretin ve servetin bedeli...
YUVA YIKMAK.
Şöhretin, iktidar sahibi olmanın, güçlülüğün, servetin bedeli çok ağır. Bunu son dönemde, çok varlıklı işadamlarının özel yaşamlarının medyada nasıl teşhir edildiğini izlerken yine görüyoruz. Ama oldum olası bu böyle işte. Hala Kleopatra ile Sezar'ın kaçamaklarını konuşmuyor muyuz? Atatürk'ün Atatürk olması bile, ne Fikriye Hanım'ın, ne de Latife Hanım'ın özel yaşamlarını gizli kılabiliyor. Hatta geçenlerde TRT 2'de Atatürk'ün Sofya'da 1913'te askeri ataşeyken ilişki kurduğu General Stilyan Kovaçev'in kızı Dimitrina Kovaçeva hakkında bir belgesel vardı. Tabii ki gazeteci, ünlülerin, varlıklıların, iktidar sahiplerinin özel hayatlarını da haber yapmak zorunda. Ancak burada da, galiba ölçüyü kaçırmamak gerekiyor. Hatta biraz da gazetecinin kendisini, haberleştirip teşhir ettiği kişilerin yerine koymayı deneyerek, empati yapması da gerekiyor. Bu arada açılan yaraların iyi olabileceği, yıkılan ailelerin yeniden onarılabileceği durumlar da, bunların aşırı teşhiri ile geri dönülmez noktalara sürüklenmekte. Özellikle teşhir edilen isimlerin yakın çevresinin ve onlara "Neden böyle yaptın" diye hesap soranların da Ziya Paşa'nın ünlü beytini hep hatırlamalarını önermeliyiz: "Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde" Bu arada yaşı ilerlemiş olanların evlilik dışı ilişkilere yönelmelerini "Viagra" benzeri ilaçlara bağlayanlara da, bu tür olayların hem Viagra'dan hem de Milat'tan önce var olduklarını hatırlatalım.
|