Hastalığı doğru algılamak
* Eşim 2 ay önce felç geçirdi. Giderek düzeliyor. Sadece, sol el hareketi kısıtlı. Doktor, onun da zamanla iyileşeceğini söylüyor. Ama hastalığına çok üzülüyor. "Sakat kalacağım" deyip devamlı ağlıyor. Depresyon ilaçları da veriyoruz. Yine de rahatlamadı. Bu tür hastalara nasıl davranmamız gerekir?
Hasta olduğunu bilmek, herkes için üzücüdür. Hastalık; beklenmedik bir olgudur. Tüm planları bozar. İş hayatını olumsuz etkiler. Yaşam kalitesini sınırlayabilir. Kalıcı kısıtlılığa neden olabilir. Ekstra maliyetlere yol açar. Hastalandığını öğrendiğinde, kişiler farklı tepkiler gösterirler. Bazıları, aşırı moral bozukluğu, depresyon yaşayabilir. 'Mahvoldum, hayatım karardı' gibi kötümser düşüncelere ve ölüm korkusuna kapılabilirler. 'Nasıl olsa düzeleceğim mi var?', 'Battı balık yan gider' felsefesiyle tedavi için çaba sarf etmeyebilirler. Bazıları da, hastalığı önemsemez. "İyiyim, bana bir şey olmaz" deyip, tedavisini kulak ardı eder. Günümüzde hemen her hastalığın teşhis ve tedavisi var. Ancak hastalığın iyileşmesinde, hastanın tavrı çok belirleyicidir. Hekim, hastalığı teşhis edip, nasıl tedavi edileceğini belirler. Ancak tedaviyi uygulamak hastaya kalır. Halk arasında denildiği gibi; hasta 'kendinin doktoru' olmalıdır. Bu da hastalığı doğru algılamakla başarılabilir.
GELENEKLER YARDIMCI Hastalık, toplumun kültürel değerlerine göre algılanır. Bizim kültürümüzde 'hastalığın da sağlığın da insan için olduğu', 'her derdin bir devası olduğu', 'derdi veren Allah'ın dermanı da vereceği' gibi hastalığı olgunlukla karşılamak ve iyileşme umudunu korumaya dönük bir anlayış söz konusudur. Hastalığı kendine yakıştıramamak veya hastalığa yakalandığından ötürü isyankar olmak doğru karşılanmaz. Diğer taraftan hasta yakınlarının, hastayı ziyaret etmeleri, hediyeler götürmeleri ve moral verip acısını paylaşmaları geleneklerimizdendir. Hastalık, meşru bir mazeret olarak kabul edilip, hastalar görev ve sorumluluklarından muaf tutulur. Hasta yakınları, hastalığı dışında herhangi bir kaygı taşımaması için "Sen iyileşmene bak, gerisini düşünme. Biz gerekeni yaparız" derler. Hastalık, çevremizdeki insanların sevgi, şefkat ve ilgilerinin üzerimize toplanmasına neden olur. Bazen dargın olduğumuz insanlarla, hastalığımız nedeniyle barışırız.
HAYATI SORGULAMAK Hastalıklara maruz kaldığımızda hayat tarzımızı, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı sorgulamaya başlarız. Hastalıklar, yaşamımızdaki öncelikleri yeniden belirlemememize imkan tanır, sağlığımızın değerini fark ettirir. Çoğu insanın hastalık geçirdikten sonra sigara ve alkol bağımlılığından kurtulduğunu, dengeli beslendiğini, spora başladığını görürüz. İşte bu tür tepkiler, hastalığı doğru algılamanın sonuçlarıdır. Aksine, hastalık karşısında yılgınlığa kapılmak, umudunu yitirmek, mücadeleyi bırakmak; yanlış algılamanın sonucunda ortaya çıkan tepkilerdir. Birçok kişi, ağır hastalığına rağmen, azim ve sabırla üretken, aktif ve mutlu bir hayat sürdürmeyi başarabiliyor. Hastalıktan ötürü ölüm korkusuna kapılmanın da anlamı yoktur. Şairin dediği gibi 'ölüm herkesin başında' olup, sadece hastalar için değildir. Nice ağır hastalar şifa bulup yaşarken, sapasağlam kişiler ölüp gidebilmektedir. Hastalandığında, hemen öleceğini düşünmek; aşırı kırılganlıktır. Hastalığın neden olduğu ıstırap ve kısıtlamalar ise çoğu zaman geçicidir. Bunlara odaklanıp müteessir olmak yerine, "Bu da geçer" deyip, gelecek güzel ve sağlıklı günleri düşünmek ve onlar için çaba sarf etmek gerekir.
Prof. Dr. Tevfik Özlü
|