|
|
|
|
|
Ültimatom PKK'yı fena sıkıştırdı
|
|
BARZANİ ve Talabani'nin "Silahı bırakmazsan Kuzey Irak'taki varlığını imkânsız hale getireceğiz" ültimatomu PKK'yı sıkıştırdı. PKK'nın civar köylerden erzak almasına, örgüt militanlarının hastanelerde tedavisine izin verilmeyecek.
Yazmak planın iflası anlamına mı geliyor?
"PKK'yı dağdan indirme planı"nı yazmak, inisiyatifin suya düşmesine mi neden olur, yoksa kamuoyunun desteği ile güçlenmesi anlamına mı gelir?.
Devletin zirvesinde PKK'yı dağdan indirmek için geliştirilen çok yönlü inisiyatifin detayları, dün SABAH gazetesinde yayınlandı. İnisiyatifin amacı, terör ve akan kanın durması; Türkiye'nin yepyeni bir geleceğe yönelmesi Türkiye'nin bir yıldır teröre son vermek için başlatılan gizli yürütülen temaslarla izlediği stratejinin çıkış noktası, Kuzey Iraklı Kürt liderler aracılığıyla PKK'yı silah bırakmaya zorlamak. Dün de detaylandırdığımız gibi MGK onayıyla atılan adımlar, son haftalarda Mesut Barzani ve Celal Talabani'nin vardığı mutabakatla kritik bir sürece girdi. İki lider, biraz Türkiye'den yükselen sınırötesi söyleminden çekindikleri biraz da başka çareleri olmadığı için olsa gerek, PKK'ya "Ya silahı bırak, ya da Kuzey Irak'taki varlığını imkansız hale getireceğiz" ültimatonunu verdi. Barzani ve Talabani'nin bu noktaya gelmesinde Türkiye'den giden mesajların, özel temsilcilerin, aracıların rolü büyük.
PKK
SIKIŞTI PKK uzun zamandır ilk kez sıkışmış durumda. Talabani'nin Kandil ve Hakurk'daki liderlere verdiği mesaj net: Biz size karşı silah çekmeyiz ama silahı bırakmazsanız varlığınızı imkansız hale getirebiliriz. Neler yapılabilir? KDP ve KYB zaten bölgeye peşmerge kaydırdı, kamplara yakın yerlere konuşlandırıyor. Eğer PKK silahı bırakma konusunda ciddi adımlar atmazsa civar köylerden erzak alımı ve ticarete izin verilmeyecek. Artık örgüt militanları geçmişte olduğu gibi Süleymaniye, Selahaddin ve diğer şehirlerde tedavi göremeyecek, PKK irtibat büroları ve tabela dernekler kapatılacak. Tüm bunlar, 20 yıldır "dağda" olan bir örgüt için yaşam bağının tamamen koparılması demek. Bu yüzden de yabana atılmayacak adımlar. Planın ilerisi için düşünülen adımlarda PKK'lıların koşulsuz silah bırakması karşılığında suç işlememiş olanların topluma kazandırılması; örgütün tasfiyesi, Türkiye'ye alınmayacak 450 kişilik yönetici kadrosunun ise Kuzey Avrupa ülkelerine gönderilmesi var. Bunlar belki zor gözüken adımlar. Ancak devletin tepe noktalarında görüştüğüm tüm yetkililer "Denemekte sakınca yok" diyor. Çünkü söz konusu olan pazarlık ya da genel af değil. Bunlar şu an için düşünülmesi bile imkansız adımlar. Amaç PKK'nın "dağdan indirilmesi" yani şehit kanının akmaması...
FAZLA MI İYİ NİYETLİ? Ancak dün arayan sayısız meslektaş ve siyasetçi, planın görünüşte "zararsız" adımlar içermesine karşın "gerçekçi" olmadığını söyledi. Bir parti başkanı, "Keşke PKK'nın silahı bırakması mümkün olsa. Buna kimse itiraz etmek. Ama anlattığın plan fazla 'iyi niyet' üzerine kurulu. Barzani ve Talabani'nin iyi niyet göstereceği ve PKK'nın da o noktada çözüme hazır olduğunu varsayıyor. Oysa orada olduğumuzdan şüpheliyim" diyordu. Bunlar önemli püf noktaları. Ancak devletin tepe noktasında yapılan analizlerde, PKK medyada göründüğü gibi "kıpırdanış" değil "çöküş" içinde. Dağ kadroları yorgun; 20 yıldır anlamsız bir ideoloji uğruna dolanıp şiddet saçıyorlar. Örgüt "Kürt milliyetçisi" olmaktan çıkıp, "Öcalan'ı kurtarma partisi" haline gelmiş durumda. İdeolojik olarak iflas ettiklerini biliyor, altlarındaki gençleri tutmakta zorlanıyorlar. İmralı'daki Öcalan PKK'ya destek verenler için önemli bir sembol olmaya devam etse de örgütün kontrolü onda değil. Dağdaki Murat Karayılan ya da Cemil Bayık gibi isimler, hem kendi aralarında hem de İmralı'yla güven bunalımı yaşıyorlar. Ve daha da önemlisi, PKK içindeki bir çok grup yılgınlık içinde "çözüm" ve silahı bırakmak istiyor.
"PLAN SUYA DÜŞTÜ" Kısacası PKK güçlü değil zayıf. İşte bu yüzden de silahı bırakıp dağdan inme aşamasına gelmesi ihtimal dışı değil. Devletin güvenlik birimleri arasında yapılan değerlendirmeye göre PKK şiddetindeki son tırmanışın ardında da bu yatıyor. Örgütün dağılmaya ne kadar müsait olduğunu bilen PKK içi şahinler, örgütü bir arada tutmak için ha bire eylem emri veriyor. Amaçları tasfiye planının uygulanmaması... Dün sabah beni arayan önemli bir yetkili, "Aslı gazetecilik açısından önemli bir iş yaptın ama sayende de bu iş yattı" diyordu. İnisiyatifin detaylarının gazetede çıkmasına itiraz ederek, "Bunu yazmak demek, planın suya düşmesi demek. Şimdi Barzani ya da Talabani nasıl yardım etmeye devam eder? Bunu okuyanlar Türkiye'nin ajanı durumunda olmak ister mi?" dedi. Hayır tam tersine bizce bu planın, devletin en tepe noktalarında konuşulan bu ölçekte bir stratejinin topluma mal edilmesi, kamuoyunda tartışılması lazım. Bu işler bir noktaya kadar gizli kapaklı gidebilir. Ancak planın işleyebilmesi için bir noktadan sonra yalnız kurumlarası toplantılarda edilen "Hadi deneyin bakalım" sözü yeterli değil. Daha ciddi bir "milli konsensüs" gerekiyor. İlerde atılması gereken ciddi adımlar var. Eli silahlı olmasına karşın teröre bulaşmamış binlerce PKK'lının dağdan indirilme süreci var. Bunun için gereken maddi önlemler ve toplumsal kabul var. Bunları son dakikada sunup "Oldu bitti" havası yaratmak, kamuoyunda gerçek bir tepki yaratacaktır. Oysa şimdiden tartışmak, planın başarı şansını güçlendirecektir. Sonuçta Türk halkı, gerçekçi adımlarla gidiliyorsa PKK'nın tasfiyesine hayır demiyecektir. Bu yüzden devletin tepe noktası bu adımların atılmasına izin veriyor. Önemli olan, "PKK'yla pazarlık" ya da "Masaya oturma" gibi bir atmosfer oluşmaması. Ama söz konusu inisiyatif PKK'nın koşulsuz ve tek taraflı olarak silahı bırakması için baskı altına alınması, etkilenmesi, zorlanması. Bu gerçekleşirse kamuoyunda destek büyüyecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|