|
|
Cumhurbaşkanı ve en özel yetkisi
Herkes Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura'yı konuşuyor ama bütün zihinlerde asıl soru işareti Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimi. Genç Cumhuriyet, cumhurbaşkanlığı seçimini hiçbir zaman sancısız, sıkıntısız atlatamamış. Bu sefer de kolay aşılacak gibi görünmüyor. Nedeni mi? Basit... Cumhurbaşkanı, aynı zamanda Başkomutan ünvanını taşıyor. Silahlı Kuvvetler, hiçbir zaman gerçek bir başkomutan istemiyor ama kendi hiyerarşisini etkileyebilecek birini hiç istemiyor. 1980 darbesinin ürünü olan anayasamız, doğal olarak darbe lideri cumhurbaşkanını özel yetkilerle donatmış. Cumhurbaşkanı'nın gerektiğinde Meclis'i toplantıya çağırmaktan, kanunları vetoya, Anayasa değişikliklerini halkoyuna sunmaktan Anayasa Mahkemesi'nde dava açmaya kadar varan yasamaya ilişkin yetkileri var. Ayrıca başbakan ve bakanları atamaya, gerekli gördüğünde bakanlar kurulu toplantıya çağırıp, toplantılara başkanlık etmeye, Genelkurmay Başkanı'nı atamaktan Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmaya, YÖK üyelerini, yüksek yargı üyelerini seçmekten Genelkurmay Başkanı'nı atamaya kadar yürütmeye ilişkin yetkileri var. Cumhurbaşkanı hepsinden önemlisi Genelkurmay Başkanı'nı atıyor. Bu kadar geniş yetkinin bir elde toplanması uzun süreden beri tartışılıyordu. Cumhurbaşkanı Sezer ile ilk dönem yetkilerinin aşırılığından sözetmişti. Ancak yetki kısıtlaması bir türlü gerçekleşmedi. Şimdi bu kadar geniş yetkiyle birlikte askeri hiyerarşiyi etkileme gücünün "dışarıdan" kabul edilen bir siyasi teslimi olasılığı kimi çevrelerde rahatsızlık yaratıyor. Yüksek Askeri Şura kararlarının başbakanın ardından cumhurbaşkanı tarafından da şerhle kabul edilmesinin bu çevrelerde yarattığı sıkıntıyı düşünmek bile önümüzdeki dönemin nasıl geçeceğine ilişkin ipuçları vermeye yeterli. Çankaya'da kimin oturacağının tartışılmasının asıl nedeni burada yatıyor bence.
|